18 Ağustos 2015 Salı günü, Cumhurbaşkanlığı Sarayında bir “Sofra” kuruldu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan;
“Milli Mirasımız ve Gelecek Tasavvurumuz.”
Tasavvur, Türkçe bir sözcük değil, Arapça, anlamı şu: Tasarım, amaç, düşünce, niyet, plan.
Sabah gazetesi;“Erdoğan; tarih ve düşünce dünyasından önemli isimleri ağırladı” diye yazdı.
Star gazetesi:“Türkiye’nin sanattan, sinemaya, tarihten, edebiyata kadar çok geniş yelpazedeki kişileriyle istişare yapıldı. Medeniyet değerlerinin geleceğe taşınması ve gelecek nesillere bu çerçevede güçlü bir miras bırakılması için neler yapılması gerektiği konuşuldu.”
Değerli Dostlar,
Gelin, Saray Sofrasının Konuklarını bir de ben size tanıtayım.
MEHMET ŞEVKET EYGİ:
Zonguldak’ta doğmuş, 82 yaşında.
Osmanlı Şeriatçısı.
1968 yılının sonlarına doğru Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 6. Filosu İstanbul’a geldi, Dolmabahçe açıklarında demirledi. Karaya çıkan ABD denizcilerini bir grup Türk genci denize attı! Kuvayı Milliyeci olarak adlandırılan bu gençler, topraklarımızda yabancı asker istemiyorlardı!
Hemen kalemine sarılan Mehmet Şevket Eygi, Bugün gazetesinde şöyle yazdı:
“Bilmiş olunuz ki, büyük fırtına kopmak üzeredir. Müslümanlar ile kızıl kâfirler arasında topyekün savaş kaçınılmaz hale gelmiştir! Komünizm küfrüne karşı derhal silahlanın!”
Mehmet Şevket Eygi, vatansever Türk gençlerini, “Stalin ve benzeri deccalların piçleri, kızıl veletleri” olarak yaftalayıp, Müslüman olarak adlandırdığı gençlerimizin bir bölümünü “komünizm küfrüyle savaşa” çağırıyor, cihad ilan ediyordu.
CIA ajanı Mehmet Şevket Eygi’nin kışkırtmaları, 16 Şubat 1969 Pazar günü hedefine ulaştı.
ABD’nin 6. Filosu’nu protesto eden Kuvayı Milliyeci gençlerle, Milli Türk Talebe Birliği Derneği’nin Milliyetçi gençleri Taksim Meydanı’nda bir birlerine girdiler. ABD’yi savunan Milliyetçi gençler, taşlarla, sopalarla, bıçaklarla saldırdılar.
İki Türk genci bıçaklanarak öldürüldü. O gün tarihe, Kanlı Pazar olarak geçti.
Mehmet Şevket Eygi,Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sol yanında yerini aldı.
KADİR MISIRLIOĞLU
Trabzon’da doğmuş, 82 yaşında.
Osmanlı Şeriatçısı.
12 Haziran 2015 günü Beyaz TV’de, Dinamit adlı programda şunları söyledi:
“90 sene Kemalizm tahribatından sonra bu millet AK Partisi’ni çıkarmıştır!”
“17/25 Aralık 2013’de, AK Partili 4 Bakanın ve çocuklarının rüşvet alıp yolsuzluk yaptıkları iddia edilmiştir. Bu iddialar doğru bile olsa ve benim verilecek bir milyon oyum olsa, yine de hepsini AK Parti’ye verirdim!”
Kırmızı fesiyle televizyon programlarına çıkan Kadir Mısırlıoğlu, İstanbul’da Cerrahpaşa Hastanesi’nde ruhsal hastalıklar bölümünde bir süre tedavi gördükten sonra, Bakırköy Akıl Hastanesi’ne yatırıldı.
Yani, Nur tarikatının şeyhi Said Nursi gibi, Kadir Mısırlığlu da “Tımarhanelik” olmuştu.
HASAN CELAL GÜZEL
Gaziantep’te doğmuş, 70 yaşında.
Milliyetçi-Muhafazakâr.
1983–1986 sürecinde Başbakan Turgut Özal’ın müsteşarlığını yaptı.
1986 yılında Anavatan Partisi’ne (ANAP) girdi.
I. Özal Hükümeti’nde (13 Aralık 1983–21 Aralık 1987), Devlet Bakanı oldu.
Hükümette 4 Mason bakan vardı
II. Özal Hükümetinde (21 Aralık 1987–9 Kasım 1989), Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı oldu. Bakanlar Kurulu’nda 5 Mason bakan bulunmaktaydı.
Bu durumlar, milliyetçi ve muhafazakâr Hasan Celal Güzel’i rahatsız etmemişti.
ANAP’tan ayrıldıktan sonra Hasan Celal Güzel;
“ANAP, Türkiye’de yolsuzluk ve hırsızlık düzenini kuran partidir. ANAP aslında, bir siyasi parti değil bir menfaat şebekesidir.” sözleriyle siyasete damga vurmuştur.
1992 yılında Yeniden Doğuş Partisi adında bir parti kurdu. Tek başına iktidar olmayı tasarlıyordu.
1995 Milletvekili Genel Seçimleri öncesi yürüttüğü kampanya sırasında, yolda gördüğü her kişiyi kolundan tutup çekiyor, kucaklayıp öpüyor ve oy istiyordu.
Yeniden Doğuş Partisi, 1995 seçimlerinde % 0,34 oy aldı!
Hasan Celal Güzel, şansını 1999 Milletvekili Genel Seçimlerinde de denedi.
Yine seçim öncesi, herkesi kucaklayıp öpüyor, oy istiyordu.
Ancak sonuç daha da kötü çıktı! Seçimlerde % 0,14 oy almıştı!
Bilge Türk halkı, hırsızlık düzenini kuran menfaat şebekesinin eski bakanına yüz vermemişti!
Ancak, bilge Türk halkının yüz vermediği Hasan Celal Güzel, Saray sofrasında yer bulmuştu!
VEHBİ DİNÇERLER
Gaziantep’te doğmuş, 75 yaşında.
İnşaat Mühendisi.
Milliyetçi-Muhafazakâr.
Osmanlı Şeriatçısı.
ANAP’ın kurucu üyesi.
I. Özal Hükümeti’nde Milli Eğitim, Gençlik ve Spor Bakanı oldu. Milliyetçi ve Muhafazakar Vehbi Dinçerler’in görev yaptığı hükümette 4 Mason bakan ulunuyordu.
Milliyetçi-Muhafazakâr Yıldırım Akbulut Hükümeti’nde (9 Kasım 1989- 23 Haziran 1991), Devlet Bakanı oldu. Bakanlar Kurulu’nda 4 Mason bakan bulunmaktaydı,
Mason Mesut Yılmaz’ın kurduğu birinci hükümette (23 Haziran 1991–20 Kasım 1991), Devlet Bakanı oldu. Hükümette 3 Mason bakan bulunmaktaydı.
Ancak, Milliyetçi-Muhafazakâr Vehbi Dinçerler, bir Mason başbakanın buyruğu altında, üç Mason bakanla birlikte sorumluluk taşımayı milliyetçiliğine, muhafazakârlığına aykırı görmemişti.
RASİM ÖZDENÖREN
Kahramanmaraş’ta doğmuş, 75 yaşında.
Osmanlı Şeriatçısı.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü mezunu.
İki yıl ABD’de eğitim görmüş.
Kitapları var:
“Müslümanca Yaşamak”
“Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler”
“Ruhun Malzemeleri”
“Ben ve Hayatım ve Ölüm”
31 Mayıs 2013 tarihinde, Taksim Gezi Parkı olayları adı verilen bu ayaklanmada, çoğunluğu gençlerimiz olan halkımız asla şiddete başvurmadı. Devletin güvenlik güçleri, bir aya yakın süren bu ayaklanmayı, çok ağır şiddet kullanarak, 7 gencimizi öldürüp onlarcasını kör edip yaralayarak bastırdı.
Rasim Özdenören, Taksim Gezi Parkı ayaklanmasını,
“Bazı mihrakların hükümeti devirmek üzere harekete geçmişti” diyerek yorumlamaktadır.
Barşçıl yönetmlerle ayaklanan gençlerimizi Rasim Özdenören, “çapulcu”, “saftrik” olarak yaftalamaktadır.
Rasim Özdenören, Taksim Gezi Parkı olaylarını, daha sonra ortaya çıkan olaylarla ilişkilendirmekte ve şunları söylemekteydi:
“Gezi Patırtısı orada bırakıldı mı?
Hayır!
Ardından 17/25 Aralık 2013 olayları kopartıldı.
30 Mart 2014 ve arkasından Cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde kopartılan patırtılar…
Tüm bunlar, bir hükümet darbesi planının öncü kaltabanlıkları olarak sahnelendi.”
Kaltaban, Türkçe bir sözcük değil, Farsça. Anlamı: Namussuz, hileci, düzenci, yalancı şarlatan.
ERTUĞRUL DÜZDAĞ
Bursa’da doğmuş, 74 yaşında.
İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi mezunu.
Osmanlı Şeriatçısı.
Nurcu, yani Nur tarikatının müridi.
Nur tarikatının kurucusu, “tımarhanelik” Said Nursi’dir.
Tımarhanelik Said Nursi’nin yazdığı kitapçıklara, Risale-i Nur adı verilmektedir.
Akla, mantığa ve İslam dininin kutsal kitabı Kuran’a karşı uydurma söylemlerle dolu olan Risale-i Nur hakkında Ertuğrul Düzdağ incelemelerde bulunmuş, Nur tarikatına hizmet etmiştir.
Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin Fetvaları üzerine de sosyolojik bir araştırma yapmıştır.
Ebussuud Efendi, özellikle Kanuni Sultan Süleyman zamanında verdiği fetvalarla ünlenmiştir.
Şeyhülislam Ebussuud Efendi fetvalarında, şarap içenlerin öldürülmesine, zina suçu işleyen kadınların “recm” edilmesine, yani başına kadar toprağa gömülüp taşlanarak öldürülmesine, Ramazanda oruç tutmayan, namaz kılmayanların öldürülmesine karar vermiş insanlık duygularından yoksun bir din adamıdır.
Ebussuud Efendi; istiridye ve midye yenmesini yasaklamış, pırasa yiyenlerin mescide gitmesine yasak koymuş bir sapkındır.
Ebussuud Efendi, Kuran’ın çok açık ayetlerini çiğneyerek, Alevilerin öldürülmesine, öldürülen Alevilerin karılarının ve kızlarının ırzına geçilmesine fetva vermiş, tarihte az rastlanan bir katliam azmettiricisidir.
HASAN ÇELEBİ
Erzurum’da doğmuş, 78 yaşında.
Osmanlı Şeriatçısı.
1964’den sonra Hattat olmuş.
Arapça el yazısına “Hat” denilmektedir.
Hattat; Arapça el yazısı çok güzel olan sanatçıya verilen isimdir.
Mekke ve Medine’de bazı camilerde hattatlık yapmış.
Sultanahmet Camisi ve Hırka-i Şerif Camisi’nin kubbe yazılarını yazdı.
Üsküdar Belediyesi, Hattat Hasan Çelebi’ye Saygı Gecesi düzenledi.
Gecede konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan şunları söyledi:
“Bizim medeniyetimiz, hattat Hasan Çelebi hocamızın engin gönlündeki birikimdir. Ona baktığımızda sadece hat sanatını değil, bütün medeniyeti görürüz.”
Hattat Hasan Çelebi’nin hatları, Arapçadır. Arapça, kutsal bir dil değildir.
Türklerin dili, Türkçedir.
600 yıla yakın Osmanlı boyunduruğunda yaşayan Anadolu Türkleri, Arapça yazmayı da Arapça konuşmayı da öğrenmemişlerdir!
Türkler, Arapçayı reddetmiş, ana dilleri Türkçeyi sahiplenmiştir.
Bugün bir Türk, bir hat yazısına baktığında, hat yazısı göze ne denli estetik görünse de, yazıdan hiçbir şey anlamaz!
Türkler, anlamadıkları bir dil olan Arapça hat yazısına baktıklarında, hiçbir medeniyetin izini görmezler.
Arapçayı Türkçeden üstün görenler, Arapça bir yazıya baktıklarında büyük bir medeniyet görenler, ya Arap milliyetçileridir ya da Osmanlı Şeriatçısı.
MESUT UÇAKAN
Kırıkkale’de doğmuş, 62 yaşında.
Sinema filmi yapımcısı ve yönetmeni.
Sinema ve TV filmleri için senaryolar yazmış, senarist.
İskilipli Atıf Hoca/Kelebekler Sonsuza Uçar adlı bir filmin yapımcısı. Bu film, Antalya Altın Portakal Halk Jürisi Ödülünü almış.
İsklipli Atıf Hoca, Kurtuluş Savaşı’na karşı çıkmış, İngiliz Muhipler Cemiyeti’ne üye olmuş ve Teâli-i İslam Cemiyeti’nin başkanlığını yapmıştır.
İsklipli Atıf Hoca, 26 Ocak 1926 tarihinde Ankara İstiklal Mahkemesinde vatana ihanetten yargılanıp asılmıştır.
Mesut Uçakan, “Muhteşem Yüzyıl” adlı televizyon dizisine karşı çıkmış, eleştirmiştir.
Onun bu eleştirisi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın aynı filmle ilgili yaptığı eleştiriyle eş zamanlıdır.
Mesut Uçakan:
“Osmanlı’nın en gelişmiş çağında ortaya çıkan medeniyet ruhu yansıtılmıyor!”
Recep Tayyip Erdoğan ve Mesut Uçakan;
Kanuni Sultan Süleyman’ın öz oğlu Mustafa’yı boğdurmasını, boğuluşunu bir tül perde arkasından izlemesini gösteren sahneden rahatsız olmuşlardır!
Recep Tayyip Erdoğan ve Mesut Uçakan; Harem denilen, padişahın seks köleleri hapishanesindeki kızları, kadınları açık saçık giyinmiş gösteren sahnelerden de rahatsız olmuşlardır! Değil açık saçık, Haremin seks köleleri, çoğu zaman çıplak gezinirlerdi!
Osmanlı ile ilgili gerçekleri Türk halkının bilinmesini istemeyen Recep Tayyip Erdoğan’ın eleştirisinden sonra, dizinin kahramanı Hürrem Sultan, tesettüre girmişti!
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, dizinin geleceğini tehdit eden eleştirisini Mesut Uçakan şöyle yorumlamıştı:
“Başbakan istediği eleştiriyi yapar!”
Ferman Başbakanımındır, diyen Mesut Uçakan, elbette Cumhurbaşkanı’nın sofrasında yerini alacaktı!
PROF. DR. İHSAN SÜREYYA SIRMA
Siirt’in Pervari ilçesinde doğmuş, 71 yaşında.
Osmanlı Şeriatçısıdır.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Paris’te İslam Tarihi konusunda doktora yapmış. İslam tarihçisi ve yazarı.
Şu kitapların yazmış:
“Ezan Ya Da Ebedi Kurtuluş”
“İşte Önderimiz Hz. Muhammed”
“Müslümanların Tarihi”
“II. Abdülhamid’in İslam Birliği Siyaseti”
İhsan Süreyya Sırma, İran’daki “Molla Rejiminin” hayranıdır.
Nur tarikatının şeyhi “tımarhanelik” Said Nursi’ye “Üstadım” diyerek hayranlığını açıklıyor,
Cumhuriyetin “Harf Devrimine” karşı çıkmakta, Arap alfabesinin terk edilmesini eleştirmekte ve şöyle demektedir:
“Bizim Cumhuriyetimizin, Cumhuriyetle alakası yok. Tevhid-i Tedrisat, harf devrimi oldu, ilim adamı kalmadı. Hiçbir millet kendi kültürüne böyle darbe vuramaz. Çin alfabesi dünyanın en zor alfabesi, ama terk etmiyorlar. Kaldırılsa, Çin tarihi gider.”
Adının önünde bilim adamı unvanları olan bir kişi, beş cümlede beş yanlış yapar mı?
Türklerin dili Türkçedir, Arapça değil!
Arap Alfabesi, Arapların alfabesidir, Türklerin değil!
600 yıla yakın Osmanlı’nın boyunduruğunda yaşayan Anadolu Türkleri Arapçayı öğrenmemişler, Arap alfabesini reddetmişler, kendi dillerine, Türkçeye sarılmışlardır.
Osmanlı’nın mekteplerinde, medreselerinde fen bilimleri, yani Matematik, Fizik, Kimya, Geometri, Biyoloji, Astronomi, Tıp ve Felsefe öğretilmemiştir. Bu nedenle, 600 yıla yakın Anadolu’da ilim-bilim adamı yetişmemiştir!
Atatürk’ün gerçekleştirdiği Cumhuriyet Devrimlerinden sonra Anadolu’dan Türk bilim adamları çıkmıştır!
Çinliler, elbette başkalarına ne kadar zor gözükse de, kendi alfabelerinden, yani Çin alfabesinden vazgeçmezler. Böyle bir seçenek söz konusu bile olmaz!
Harf Devrimi ile Türkler, kendi alfabelerini değil, Arap alfabesini terk etmiş, özüne dönmüştür!
HASAN AKSAY
Adana’da doğmuş, 84 yaşında.
İlahiyat Fakültesi mezunu.
Milli gazetenin başyazarlığını yaptı.
Dört dönem milletvekilliği yapmış.
Milli Selamet Partisi (MSP) kurucusu Necmettin Erbakan’dan sonra partinin ikinci büyük ismi.
Milli Görüş Hareketi’nin öncülerinden.
Mason Süleyman Demirel’in başbakanlığında kurulan Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti’nde (31 Mart 1975–21 Haziran 1977), Devlet Bakanı oldu.
Bakanlar Kurulu’nda 8 Mason bakan bulunmaktaydı.
Dindarlığını öne çıkaran Hasan Aksay; bir Masonun buyruğunda, 8 Mason bakan ile birlikte sorumluluk taşımakta bir sakınca görmemişti.
Almanya’daki Milli Görüş Hareket adı altında Müslüman Türklerden topladıkları paraları ve Cihat Paralarını zimmetine geçiren MSP’li yöneticilerin en başta geleni olmuştu.
YAVUZ BAHADIROĞLU
Rize’de doğmuş, 70 yaşında.
Gerçek adı, Niyazi Birinci.
Osmanlı Şeriatçısı.
Bir kişi neden hem adını hem soyadını değiştirir?
Yavuz Bahadıroğlu, Nur Cemaati’nden.
Yani, tımarhanelik Said Nursi’nin kurduğu Nur tarikatının müritlerinden.
Tarih romanları yazmış, adını tarihçiye çıkartmış.
Osmanlı torunu olduğunu söylüyor.
Osmanlı padişahları, II. Murat’tan başlayarak cariye adını verdikleri Hıristiyan/Yahudi seks köleleriyle cinsel ilişki yaşamışlardır.
Seks köleleriyle nikâhsız birlikte olmuşlardır.
Nikâhsız birliktelikten doğan çocuklara Arapça, “Gayrimeşru”, “Veledi Zina”, Farsça “Piç” denilmektedir.
Baştan birkaçı hariç, Osmanlı Padişahları “Veledi Zina”, “Piç” tirler.
Baştan birkaçı hariç, Osmanlı padişahları, anne tarafından dedelerinin ve anneannelerinin kim olduğunu hiç bilememişlerdir.
İşte, Yavuz Bahadıroğlu, böyle bir sülalenin torunu olduğunu söylemektedir.
Yavuz Bahadıroğlu, tv net’de “Derin Tarih” adlı programda, tamamı uydurma hikâyelere, masallara, efsanelere dayalı Osmanlı tarihini anlatmaktadır. Bu uydurma masallarda
Osmanlı’yı yüceltmekte, gençlerimizin beyinlerini yıkamaya çalışmaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu, Küresel Çete’nin aktörlerinden biridir.
Değerli Dostlar,
Şimdi gelin yüzleşelim.
Saray sofrasındaki CIA ajanları, Osmanlı Şeriatçıları, tımarhanelikler, hırsızlık düzenini kuran menfaat şebekesinin eski bakanları, Nurcular, Arap milliyetçileri, Küresel Çete’nin aktörleri, büyük yolsuzluk ve rüşvet olaylarını yalayıp yutanlar, Masonlarla al takke ver külah olanlar ve Arapçayı Türkçeden üstün görenlerle mi, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan medeniyet değerlerimizi geleceğe taşıyacak?
Yılmaz Dikbaş
20 Ağustos 2015 Perşembe
dikbas@kalinka.com.tr