Yeni Dünya Düzeni…
Çok az bilinen ya da dillendirilen bir gerçektir, ABD derin devleti Pentagon’un, yani ABD Genel Kurmayı’nın onaylamadığı hiçbir sinema senaryosu filme çekilemez, çekilse bile gösterime giremez…
Hiç kuşkusuz propagandayı eşsiz kurnazlıkla ve çok sinsice yaptılar. Amerika’nın en usta senaryo yazarlarını, en ünlü oyuncularını kullanıp, en ileri sinema tekniklerini uyguladılar.
1993 Yılında Amerika’da bir film gösterime girer girmez gişe rekorları kırdı. 119 dakikalık bu filmde, Holywood’un çok ünlü oyuncuları Demi Moore ve Robert Redford başrollerdeydiler. İngilizcesi “Indesent Proposal” olup Türkçe’ye “Ahlaksız Teklif” olarak çevrilen bu filmin konusu kısaca şöyleydi:
Birbirine deli gibi âşık, sonsuza dek birbirlerini sevmeye söz vermiş, evli genç bir çift, Diana ve David, hayallerindeki yuvayı kurmaya girişirler.
Diana, başarılı bir emlakçıdır.
İdealist parlak bir mimar olan David, bankadan aldığı ‘Mortgage’ denilen ipotek kredisiyle, okyanusun kıyısında tam da hayal ettikleri gibi bir ev yapar.
Bu mutlu çift için her şey yolunda giderken, ekonomik durgunluk ülkeyi vurur.
David, işini kaybeder. Bankaya artık evin ipotek taksitlerini ödeyemez duruma düşer. Beş parasız kalmıştır.
Karı koca, Diana ve David baş başa verip bir çıkış yolu ararlar. Sonunda şuna karar verirler; “David’in babasından 5 bin dolar ödünç alıp kumarhaneleriyle ünlü Las Vegas’a gidip, bu parayla, evin ipotek taksitlerini ödeyecek kadar bir parayı kumarda kazanmak…
Onları, Las Vegas’ta şatafatlı bir kumarhanede kumar öderken görürüz.,,Başlangıçta şansları iyi gider, 25 bin dolar kazanırlar. Ama açgözlülük öne çıkar, kumar masasından kalmazlar. Kaçınılmaz son onları yakalar, ellerindeki tüm parayı kaybederler.
Kumar masasında paradan başka hiçbir şeyi görmeyen Diana ve David çiftini, biraz uzaktan izleyen John, çekici bir kadın olan Diana’ya tutulmuştur.
John, bir fırsatını bulup genç çifti akşam yemeğine davet eder.
Ve işte bu yemekle film başlar…
Milyade John, genç mimar David’e, sevgili karısı Diana ile bir gece yatma karşılığı tam bir milyon dolar teklif eder.
Filmin bundan sonrasında, bu sarsıcı teklif karşısında David ile Diana’nın geçirdiği, kısa süreli ahlak bulanımı izlenir.
Diana, kocasını bu “ahlaksız teklife” razı etmek için şöyle der: “Evin borçlarını tamamen öderiz. Sadece bir gece, ne önemi var!”
David’in avukatı ile yaptığı telefon görüşmesinde, avukatın şu sözleri de, Yeni Dünya Düzeni avukatlarının tutumunu sergilemesi bakımından çarpıcıdır: “Karın en az 2 milyon dolar ederdi! Benden görüş almadan nasıl yaparsın? Sen aradan çık, anlaşmayı ben yaparım, yüzde beş komisyon alırım!”
Ama filimde asıl akıllarda kalan, bu filmle kafalara sokulmak istenen şifrenin ip uçları, Diana ile John arasındaki şu konuşmada yer alır.
Diana;
- İnsanları satın alamazsın!
John;
- Bir gece için. Bir gece gelip geçer. Ama hayat boyu güvence kazanacaksınız.
Diana;
- Bazı şeyler satılık değildir.
John;
İşte, bu Holywood filmiyle sömürgeci Amerika, Yeni Dünya Düzeninin ahlak kuralını çiviliyordu. “Her şey satılıktır!”
Birbirlerine deli gibi aşık Diana ile David, ateşli ve zaman zaman şiddetli geçen tartışmalardan sonra kararlarını verirler: “Ahlaksız Teklifi” kabul ederler…
Amerika’da ‘Ahlaksız Teklif’in gösterildiği günlerde, sinemaların kapısında, çıkanlara tek bir soru sorularak anketler yapıldı:
“Siz olsaydınız bir milyon dolarlık teklifi kabul eder miydiniz?”
Yanında eşleri, sevgilileri olanların yüzde 70 nin hiç duraksamadan “Evet” dedikleri ortaya çıktı.
Hele bazıları, daha az paraya da evet diyeceklerini söylediler.
“Yeni Dünya Düzeninin ahlak kuralı, oturmuştu.”
Filmin sinemalarda gösterildiği günlerde, bir Amerikan İnternet sitesinde de aynı sorular soruluyor, okuyuculardan yorum bekleniyordu.
“Karınız bir milyon dolara başka biriyle bir gece yatmasını kabul eder misiniz?”
Gönderilen yorumları okumuştum, bir kaçı;
- Eğer bir milyon doları kazanacaksak ve karım da bunu istiyorsa, cevabım eveeet ve hiiiç problem yok!
- Tamam! Adresi bildir, anlaştık. Bir milyon Amerikan doları değil mi?
- Ben bir milyon dolara, karımı bir gorilin bile düzmesine razıyım.
- Eğer teklifi yapan adam evli ise cevabım evet.
- Çünkü bir milyon dolara hayatımızın sonuna kadar rahat yaşar, bir aile sahibi oluruz.
“Ahlaksız teklif” filmini, sıradan “bir pezevenk koca-fahişe karı serüveni” olarak algılayamayız. Bu filmde Yeni Dünya Düzeninin tasarımcıları bir değil, birkaç ilke ve inancı bir darbede yıkışlardır. Nasıl mi?
- Toplumun en kutsal birimi olarak bilinen “Aile”, tüm değerleriyle birlikte alaşağı ediliyordu. Önemli olan aile değil, paradır görüşü yerleştiriliyordu.
- İki kişinin birbirini deli gibi sevmesi, aşık olması, sanıldığı kadar büyütülecek bir olgu değil. Parayı verdiğinizde yıkamayacağınız aşk, satın alamayacağınız ilişki yoktur.
- Yetenekli ve çok iyi eğitim görmüş olmak da fazla abartılmamalıdır. Parayı verdiniz mi, yetenekli bir mimarı, hem de karısıyla birlikte rahatça satın alabilirsiniz.
Her ne kadar “Ahlaksız Teklif” filminde, ana konu cinsellik üzerine kurulmuşsa da kafalara sokulan yeni kavramın boyutları cinselliği çok aşıyordu.
Ne diyordu milyarder John: “Her şey satılıktır!”
Öyleyse satılık olan sadece cinsellik değildi. Cinsellik, insanları en çok ilgilendiren, heyecanlandıran ve meraklandıran konuların belki de en başında geldiği için seçilmişti. Sömürgeci egemenler, cinsellik üzerinden tüm insanlara çok açık ve net bir şifre veriyorlardı.
“Her şey satılıktır!”
“Her şey satılıktır!” şifresi bir kez kafalara girdi mi gerisi çorap söküğü gibi gelir.
- Onur da satılıktır, şeref de… ABD den hibe alan meslek odaları (mühendisler, avukatlar, doktorlar) meslek onur ve şereflerini satmadılar mı?
- Vatan sevgisi de satılıktır, vatan da… Ahlaksız Teklifi kabullenen soysuzun biri,”Bir çift kadın memesine vatanı satarım” cıvıklığını sergilemedi mi?
- Kalem tutan eller de satılıktır, televizyon kanallarından seslenen ağızlar da… AB den hibe almış an az 2 bin gazeteci, köşe yazarı, editör, televizyon programcısı satılık değil de, nedir?
- Ulus sevgisi de satılıktır, ulus da… Kırk yıllık kart mason, ahlaksız teklifi alınca “Türküm, doğruyum, kah kah kih kih” diyerek kıkırdayıp kıvırtmadı mı?
- Eğitim de satılıktır, sağlık hizmetleri de… Dershaneler, eğitimin satıldığı yerler değil de nedir? Dershane öğretmenleri eğitimin satılmasına aracılık yapan komisyoncular değil midir? İlaç firmaları ve hastanelerden aldıkları komisyon karşılığı hastaları satan doktorlara, sizce ne ada yakışır?
- Egemenlik de satılıktı, bağımsızlık da… AB den hibe alan üniversite profesörlerinin altısı bir araya gelip, ulusal egemenliği, Brüksel’e devredecek maddeyi, hazırladıkları anayasa taslağına sokmadılar mı?
- Üniversitelerimiz de satılıktır, profesörlerimiz de… Mandacı rektörler, üniversitelerimizi AB ne satmadılar mı? Erasmus Profesörleri, AB hibesi karşılığında gençlerimizi, Brüksel’e satmıyor mu? Bir rektörün,”Ben Amerikancıyım”, bir profesörün de “AB vesayeti altına girmeye razıyım” diye bas bas bağırdığını duymadınız mı?
- Emek de satılıktır, işçi de… Üç büyük işçi sendikaları konfederasyonu, AB den aldıkları büyük hibeler karşılığı işçileri de, emeği de satmadılar mı?
Yeni Dünya Düzeninin ahlak kuralını belirleyen “Her şey satılıktır!” sifresi; Amerika’da, AB de ve büyük oranda Türkiye’de de yerleşmiştir.
Kaynak: Yılmaz Dikbaş, İğfal, AsyaŞafak Yay, 2. Basım, Kasım 2012