30 AĞUSTOS; AFYON’DAN İZMİR’E

30 ağustos afyondan izmire
17 Ağustos 1922 günü Ankara’dan ayrıldı ve Konya üzerinden cepheye gitti. Yaptığı hazırlığa ve ordusuna o denli güveniyordu ki, zaferi kesin gören bir ruh sağlamlığı içindeydi. Ankara’dan ayrılacağı akşam, Keçiören’de yakın arkadaşlarıyla birlikteydi. Bunlardan biri, “Paşam ya başaramazsanız?” dediğinde, “Ne demek istiyorsun? Taarruz emrini aldığınızda hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz” yanıtını almıştı. Zafer’den sonra Ankara’ya döndüğünde, o gece beraber olduğu arkadaşlarına, “İzmir’e on dört günde girdik. Bir günlük yanılgım var ama kusur bende değil, Yunanlılarda” diyecektir.

30 Ağustos’a Doğru
Mustafa Kemal, 17 Ağustos 1922 günü Ankara’dan ayrıldı ve Konya üzerinden cepheye gitti. Orduyu Büyük Taarruza hazırlarken, kötümser muhalefeti yatıştırmak için kısa bir önce cepheden Ankara’ya gelmişti.

30 Ağustos cephe
Cepheye gidip geldiğini, gizlilik gereği çok az insan biliyordu. İstanbul gazetelerine ve yabancı haber ajanslarına, sürekli olarak, ordunun saldırıya henüz hazır olmadığı söylentisi yayılıyordu. Çankaya’daki nöbetçiler kimseyi içeri sokmuyordu. ‘Gazi’nin işi vardı!’ Gazeteler, onun ertesi günü ‘Çankaya’da bir ziyafet vereceğini’ yazmıştı. (1)

Özgüven
Yaptığı hazırlığa ve ordusuna o denli güveniyordu ki, zaferi kesin gören bir ruh sağlamlığı içindeydi. Ankara’dan ayrılacağı akşam, Keçiören’de yakın arkadaşlarıyla birlikteydi. Bunlardan biri, “Paşam ya başaramazsanız?” dediğinde, “Ne demek istiyorsun? Taarruz emrini aldığınızda hesap ediniz. On beşinci gün İzmir’deyiz” yanıtını almıştı.
Zafer’den sonra Ankara’ya döndüğünde, o gece beraber olduğu arkadaşlarına, “İzmir’e on dört günde girdik. Bir günlük yanılgım var, ama kusur bende değil, Yunanlılar’da” diyecektir. (2)

Mustafa Kemal Atatürk Fotoðraf ve Objeler

Yanıltma
Yunanlılar, ana saldırıyı, geniş boyutlu yığınak yapılan Kuzey’den, Eskişehir’den bekliyordu. Düşüncelerinde haklıydılar. Türk Ordusu’nun ana gövdesi oradaydı. İngiliz istihbaratçıları, “bölgedeki Türk birliklerinin yoğun bir hareketlilik içinde” olduğunu bildiriyordu. (3)

30 Ağustos cephe 2
Ancak, O İzmir demiryoluna hakim durumdaki Afyon’a saldırmaya karar vermişti. Yunanlılar bu bölgeyi o denli iyi tahkim etmişlerdi ki, İngiliz mühendisleri burayı, Fransızlar’ın Almanlara karşı on ay direndikleri Verdun savunma hattına benzetiyordu.
Bir ay boyunca, ordunun büyük bölümünü, belli etmeden Güney cephesine çekmeyi başardı. Birlikler, geceleri, ‘kimi zaman düşmanın birkaç yüz metre yakınından’ sessizce geçerek; gündüzleri ‘keşif uçaklarından gizlenip, köylerde ya da ağaç altlarında dinlenerek’ (4) Afyon ovasına kaydırıldı.

30 Ağustos cephe 3
Eskişehir cephesinde, düşmanı yanıltmak için gereksiz yerlerde yol yapıyormuş gibi davranılıyordu. Geceleri geniş bir alana yayılarak ateşler yakılıyor, süvariler gündüzleri büyük bir ulaşım hareketi varmış gibi, atlarına iple bağladıkları çalıları sürükleyerek yapay toz bulutları çıkarıyordu.

Baskın
Ana saldırıya kısa bir süre kala; Eskişehir yönünde göstermelik oyalama saldırısı, Aydın yönüne doğru yanıltıcı bir süvari harekatı yaptırdı. Sınırlı uçak sayısına karşın, pilotlara, düşman uçaklarının ne pahasına olursa olsun, Türk cephesi üzerine sokulmaması buyruğunu verdi.

Türk pilotları.jpg
Eğitimleri bile tamamlanmamış Türk pilotlar, bu buyruğu şaşılacak bir başarıyla yerine getirdiler ve düşman uçaklarını cephe hava sahasına sokmadılar. Büyük Taarruz’un zamanını öyle hesaplamıştı ki; “Rumların Yunan Ordusu’nu beslemek için ektiği ekinler büyümüş, ancak biçilmemiş olacak; ayrıca derelerin suyu çekilmiş olacağı için” süvari birlikleri hızla ilerleyebilecekti. (5)

Kesin Zafer
25 Ağustos akşamı, Anadolu’nun dış dünyayla haberleşmesini tümüyle kesti. Amacı, savaşı bir tek darbeyle bitirmekti. Sabah güneş doğarken hücum buyruğunu verdi ve çok kanlı bir savaş başladı. Sabah dokuz buçukta, yani birkaç saat içinde, iki tepe dışında tüm hedefler ele geçirilmişti. Ani vuruş tam olmuştu. Yunan Ordusu’nun yapacak birşeyi kalmamıştı.

30 Ağustos Büyük İşleri Yalnız Büyük Milletler Yapar.jpg
Dört gün sonra, 30 Ağustos’ta, büyük saldırı tamamlandığında, Anadolu’daki Yunan Ordusu’nun yarısı, yani yüz bin asker yok edilmiş ya da esir alınmıştı. Ordu Komutanı General Trikopis karargâhıyla birlikte, tutsak edilmişti. Ordu’nun diğer yarısı, “köyleri, kentleri, ekinleri yakarak; erkek, kadın, çocuk önüne gelen herkesi öldürerek bir sürü halinde” (6) İzmir’e doğru kaçıyordu.

Görüşme İstekleri
İtilaf Devletleri, 4 Eylül’de gönderdikleri bir telgraf yazısıyla, İzmir konsoloslarının Mustafa Kemal’le görüşmek için yetkili kılındığını, görüşmenin nerede ve ne zaman yapılabileceğini sordu. Amaçları, ateşkes sağlayarak, Yunan Ordusu’nun yok olmasını önlemekti.

tarihi_olaylar_izmirin-isgali-jpg_91683528_1433360463.jpg
Savaşın sonucu belli, bitiş günü ise henüz belli değildi. Alaycı bir yanıt verdi. Konsoloslarla, 9 Eylül günü Nif’de (Kemalpaşa) görüşebileceğini bildirdi. Bu konuda daha sonra şunları söyleyecektir: “Ben, dediğim gün gerçekten Kemalpaşa’da bulundum. Ancak, görüşme isteyenler orada değildi. Çünkü ordularımız İzmir rıhtımında, verdiğim hedefe, Akdeniz’e ulaşmış bulunuyordu”. (7)

Kanlı Hafta

1922-yunanin_Usakta_yaptigi_zulumlardan.jpg
Kaçış durumundaki Yunan çekilişi, bir hafta sürdü. Bu bir hafta, Batı Anadolu’nun uzun tarihi içinde yaşadığı, her halde en kanlı haftaydı. Yunan askerleri, özellikle Anadolu’da yaşayanları, önlerine çıkan bütün canlıları, hareket eden herşeyi öldürüyordu. Türk Ordusu, ‘kızıl bir ölüm alevi gibi’ bütün Batı Anadolu’yu kan ve ateşe boğan Yunan birliklerinin önüne geçmek, vahşeti durdurmak için hızla ilerliyor, Yunan Ordusu ise sanki ‘işlediği suçlardan kurtulmak ister gibi’ kaçıyordu.

Afyon İzmir arasındaki 350 kilometre adeta bir sürek avı alanı haline gelmişti. Türk piyade birlikleri, aşırı sıcak altında zaman zaman koşuyor, cinayetleri önlemek için kimi zaman verilen emirleri bile duymuyordu. Ancak, bütün çabalarına karşın, yol üzerinde dumanları tütmekte olan kent ya da köylerin yıkıntılarına yetişe biliyorlardı. ‘Uşak’ın üçte biri yok olmuş, Alaşehir’den geriye, dağın yamacında yanık bir çukurdan başka bir şey kalmamıştı. Tarihi kent Manisa’nın on sekiz bin yapısından, yalnızca beş yüzü ayakta kalmıştı’. (8)

 

Kurtuluş
31 Ağustos’ta Uşak, 2 Eylül’de Alaşehir, 5 Eylül’de Turgutlu, 6 Eylül’de Manisa yakıldı. Türk Ordusu, bütün çabasına karşın, birer gün arayla bu kentlere yetişti. 4 Eylül’de Söğüt, Buldan, Kula, Alaşehir; 5 Eylül’de Bilecik, Bozüyük, Simav, Demirci, Ödemiş, Salihli; 6 Eylül’de Akhisar ve Balıkesir; 9 Eylül’de İzmir, 10 Eylül’de Bursa kurtarıldı.
8 Temmuz 1920’de, Bursa’nın işgali nedeniyle, Meclis kürsüsüne örtülen ve ancak kurtuluştan sonra kaldırılmasına karar verilen siyah matem örtüsü, duygulu bir törenle “gözyaşları arasında” kaldırıldı. (9)

Vahşet
Yunan askerleri, aldıkları emre uyarak ‘Hıristiyan aileleri de önlerine katıp götürmüş, Türkler’in elinde tek bir sağlam dam bırakmamak için, evlerin tamamına yakınını yok etmişti’. Dizginlenemeyen bir kin ve düşmanlık içinde, denetlenemez bir vahşetle ‘yakma, yıkma, yağma, ırza geçme, ne varsa hepsini yaptılar’. (10)
İngiltere Yüksek Komseri Rumbold, İzmir Konsolosundan aldığı rapora dayanarak, Lord Curzon’a, “birbirlerini bile parçalayacaklar. Yaşananlar, insanı tiksindiren bir barbarlık ve canavarlık rekorudur” diyordu. Türkler’e barbar diyen Yunanlılar, ‘bütün barbarlık ölçülerini aşmışlardı’. (11)

460px-After_Greek_atrocity_August_1922
Uygulanan vahşet o denli insanlık dışıydı ki, yuvaları yakılan ana baba, kardeş ya da çocuklarını yitiren Türk halkı, çaresiz bir öfke içinde büyük bir acı yaşıyordu. Her zaman sevecen, ‘yumuşak yürekli ve merhametli’ Anadolu kadınları, esir kafilelerinin peşine düşüyor, Türk askerlerine, ‘hiç olmazsa birini verin, öldüreyim’ diye yalvarıyordu. (12)

Metin Aydoğan, “Kurumsal Aktarım”
DİPNOTLAR

(1) “Nutuk” M.K.Atatürk, II.C., T. T. K. Yay., 4. Bas., 1989, sf. 899
(2) “Çankaya” F.R.Atay, Betaş A.Ş. İst.-1980, sf. 309
(3) “Atatürk” L.Kinross, Altın Kit. Yay., 12 Bas., İst.-1994, sf. 366
(4) a.g.e. sf. 367
(5) a.g.e. sf. 367
(6) a.g.e. sf. 370
(7) “Nutuk” M.K.Atatürk, II.C., T. T. K. Yay., 4.Bas., 1989, sf.903
(8) “Atatürk” L.Kinross, Altın Kit. Yay., 12 Bas., İst.-1994, sf. 375
(9) “Tek Adam” Ş.S.Aydemir, II.C., Remzi Kit., 8.Bas., 1981, sf. 538-539
(10) “Atatürk” L.Kinross, Altın Kit. Yay., 12 Bas., İst.-1994, sf. 376
(11) a.g.e. sf. 376
(12) “Çankaya” F.R.Atay, Betaş A.Ş. İst.-1980, sf. 332

Kaynak: https://kuramsalaktarim.blogspot.com/2018/08/30-agustos-afyondan-izmire.html#more

DOLAR ARTIYOR, KÖPRÜ ZARARLARI BÜYÜYOR

köprüler.jpg
Köprü, tünel ve otoyollarda, araç geçiş ücretlerinde artış ABD tüketici endeksine (CPI) bağlanmış. Bu endeks, 2017 için yüzde 2,5 dur. Yani geçiş ücretleri, hem dolar olarak hem de Türk lirasının değer yitimi nedeniyle artıyor. Araç geçiş garantileri yüksek tutulmuş. Geçişler garantiyi karşılamıyor. ‘Alınmayan hizmet karşılığı’ adı verilen uygulamayla, köprü ve otoyolları kullanmayan araçlar için fazladan ödeme yapılıyor. Geçişler az, dolar artışı fazla. 2 Ocak’ta, Türk lirası olarak belirlenecek 2019 geçiş bedelleri çok yüksek olacak. Gelir düzeyi düşen insanlar, köprü ve yolları daha az kullanacak. Artmakta olan tepkiyi azaltmak için, geçiş ücretlerindeki KDV yüzde 18’den yüzde 8’e düşürüldü. Yani, hazine gelirinden köprülere dolaylı olarak yeni bir kaynak daha aktarılmış oldu.

Yap-İşlet-Devret

ak-parti-verdi-yetkiyi-halk-borclandi-yap-islet-devret
Yabancı ortaklı şirketlerin yap-işlet-devret modeliyle yaptığı 211 projeye 130 milyar dolar Hazine garantisi verildi. Yalnızca 18 şehir hastanesine devletin ödeyeceği kira bedeli 30 milyar dolar.
2018 Bütçesine; Avrasya Tüneli, Osmangazi Köprüsü ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden geçmeyen araçlar; şehir hastanelerinde yatmayan hastalar için, (alınmayan hizmet karşılığı) 6,2 milyar lira ödenek kondu. Araç geçiş sayıları, 2017’deki gibi olursa bu ödeneğin de yetmeyeceği görülüyor.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın Araç Geçiş Raporu’nda açıklanan veriler, köprü geçişlerindeki zararı ortaya koyuyor. Rapor; Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi Köprüleri ile Avrasya Tüneli’ndeki araba geçişlerinin, şirketlere verilen geçiş garantilerinin büyük farklarla altında kaldığını gösteriyor.

Avrasya Tüneli

AVRASYA TUNELİ.jpg
Avrasya Tüneli geçiş ücreti, (tek geçiş) binek arabalarda 4, minibüslerde 6 dolar. (1) Tünel, kent içi geçiş olduğu için, ücreti gidiş-dönüş olarak hesaplamak gerekiyor. Yani, halka dönük gerçek kullanım ücreti, binek arabalarda 8, minibüslerde 12 dolar. Geçiş ücretleri, her yıl ABD Tüketici Fiyat Endeksine (CPI) uygun olarak arttırılacak.
Tünel için, yılda 25.6 milyon geçiş garantisi verilmiş. Ancak, 2017’de 15 milyon araç geçmiş. Geçmeyen 10,6 milyon aracın geçiş bedelini, devlet şirkete ödüyor. (2)
Geçiş yapan araçların tümü otomobil sayılarak 4 dolar üzerinden hesap yapılırsa, KDV ve ABD Tüketici Endeks artışı ile birlikte araç başına geçiş 5,08 dolar oluyor. Bu bedel geçmeyen araç sayısıyla çarpılınca, 2017 yılı için devletin şirkete ödeyeceği fazladan para 50,8 milyon dolar oluyor. (3)

Osmangazi Köprüsü

ORHANGAZİ KÖPRÜSÜ
Osmangazi Köprüsü’nde günlük 40 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Köprü geçiş ücreti, araç başına 35 dolar. Buna KDV ve Amerikan Tüketici Endeksi eklenince bedel, 2017 için 38.75 dolar oluyor. Osmangazi Köprüsü’nün yatırım bedeli 1 milyar 140 milyon dolar. (4)
Osmangazi Köprüsü’nde, günlük 40 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Ancak, köprüden günde ortalama 14 bin araç geçmiş. Geçmeyen günlük 26 bin, yıllık 9,5 milyon aracın bedeli 368 milyon dolar yapıyor. Bu parayı da Hazine yani halk ödüyor. (5)

Yavuz Sultan Selim Köprüsü

YAVUZ SELİM KÖPRÜSÜ

Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde geçiş ücreti otomobillerde 3, kamyonlarda ortalama 15 dolar. (6) KDV ve ABD Tüketici Endeks artışı eklenince geçiş ücreti otomobillerde 3,72, kamyonlarda ortalama 18,6 dolar oluyor.
Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde, günlük 135 bin araç geçiş garantisi verilmişken, ortalama 38 bin araç geçiş yapmış. Geçmeyen günlük 97 bin, yıllık 35,4 milyon aracın bedelini yine Hazine yani yine halk ödüyor. (7) Ödeme miktarı, 2017 için 147 milyon 825 bin dolar. (8)
Uzmanlar, Mart 2017’de ihalesi yapılan Çanakkale Köprüsü’nün geçiş sayılarının, gerçekçi olmadığını ve bu köprülerden daha fazla açık vereceğini söylüyor.

Halkın Gözünde Köprüler
Halkın önemli bir bölümü, yap-işlet-devret yöntemiyle yaptırılan yol ve köprüleri borçlanma olarak görmüyor. Ekonomik sorunların ağırlaştığı bir dönemde gerekli olup olmadığını da sorgulamıyor. Onlara; devlet hazinesinden para çıkmadığı, yatırımları şirketlerin gerçekleştirdiği, bedelin hizmeti alan kullanıcılar tarafından ve uzun yıllara yayılarak ödeneceği söyleniyor.
İşin gerçeğini öğrenip değerlendirmeyen insanlar, doğru gibi görünen bu tür söylemlere kolayca inanıyor. Yol ve köprüleri, halkın refahı için yapılan yatırımlar olarak görüyor. Böyle olunca da, bunları yaptıranlara şükran duyguları besliyor, onları destekliyor. Oysa, konu; Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullar, üslenilen yükümlülükler, ödemelerin biçimi ve miktarıyla birlikte ele alındığında, söylenenlerin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkıyor.

Gerçekler
Yabancı ortaklı şirketlerin yap-işlet-devret yöntemiyle yaptığı 53,7 milyar dolarlık 211 projeye, bugüne dek 130 milyar dolar Hazine garantisi verildi. Bu garantiyi, yatırımı kullanacak olan Türk halkı, olmazsa devlet üslenmiş durumda.
Türkiye, 586 milyar dolarlık borç yükü altındayken, sürekli olarak borçlanılmakta ve yeni borç almak için ülkeyi ayakta tutan ekonomik varlıklar ortaya sürülmektedir. Elde kalan devlet işletmeleri, ‘Varlık Fonu’ adıyla bir anonim şirkete devrediliyor.
Yap-işlet-devret yatırımlarında, ‘geçiş ücreti’, ‘kullanım payı’ gibi tanımlarla halktan alınan bedel, gerçekte adı konmamış bir dolaylı vergidir. Devlet, ulusun tümünü temsil eden bir örgüttür; geliri halkın ödediği vergilerle oluşur. Bu nedenle, ‘şirket yapıyor halk kullandıkça ödüyor, devlet para ödemiyor’ türünden açıklamalar gerçeği yansıtmıyor.
Ülkenin borcunu, ister devlet ödesin, ister dolaylı vergi olarak doğrudan halk ödesin; biçim ne olursa olsun sonuçta ödemeyi yapacak olan her zaman vergi ödeyen halktır. Bugün, halkın bir bölümü, kullanmadığı yollar ve köprülerle övünç duyuyor ama bu gerçeği bilmiyor. Nasıl bir yükün altına sokulduğunun farkında değil.

Köprü-Otoyol Dışındaki Yap-İşlet-Devret’ler

yap-islet-modeli-537-90b8f694c7913e0e758a.jpg
Devletin almadığı hizmete karşı bedel ödemesi, İstanbul’a su sağlayacak Yuvacık Barajı’yla başladı. Hazine garantisi nedeniyle devlet, almadığı suyun bedeli olarak şirkete yılda 220 milyon dolar ödüyor. Bu ödeme 13 yıl sürecek. (9)
Benzer durum doğalgazda yaşandı. Devlet, almayı taahhüt etmesine karşın kullanmadığı doğalgaz için Rusya, İran ve Azerbaycan’a üç yılda 2 milyar 999 milyon lira ödedi. (10)
Ankara Esenboğa, Milas-Bodrum ve Zafer Bölgesel Havalimanı’nda garanti edilen yolcu sayılarına ulaşılamadığı için, işletmeci şirketlere bugüne dek 37,9 Milyon Euro ödeme yapıldı. (11)

İki Köprü Bir Tünel

osmangazi_koprusu_orneginde_turkiye_de_yap_islet_devret_soygunu_1522845968_369.jpg
Alınmayan hizmete yani geçmeyen araçlara, yatılmayan hastanelere ödenmek üzere, 2018 yılı bütçesine 6,2 milyar lira kondu. Bu paradan, 570,6 milyon doları, yalnızca Orhangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüleri ile Avrasya Tüneli’ne ödenecek. Bunun Türk lirası karşılığı bugünkü kur ile (11 Ağustos 2018) 3,59 milyar liradır.
Ayrılan paranın yüzde 60’ı 2 köprü ve 1 tünele gidiyor. Geride daha Şehir hastanelerine ve başka yap-işlet-devret yatırımlarına ödenmesi gereken zararlar var. Ayrılan paranın yetmeyeceği açık.

Geçişler Böyle Sürerse
Halkın alım gücündeki düşüş yani yoksullaşma çok hızlı ve yaygın. Köprü ve otoyolları kullananların azalacağı görülüyor. Bunu görmek için çok şey bilmeye gerek yok. Azalmayıp, bugünkü düzeyde kalsa bile, ürkütücü bir gerçekle karşılaşılıyor.
Hazine’nin geçmeyen araçlar için, şirketlere ödeyeceği fazladan para, yalnızca 2017 yılı için ve yalnızca 2 köprü, 1 tünel için 570, 6 milyon dolar. Osmangazi Köprüsü’nün yapım maliyeti 1,140 milyar dolar olduğu düşünülürse, devlet her iki yılda bir şirketlere bir Orhangazi Köprüsü yaptırılacak kadar parayı fazladan ödeyecektir. Devretme süresi 30 yıl olan bir yatırım için bu 15 Osmangazi Köprüsü demektir.

Metin Aydoğan, “Kurumsal Aktarım”

DİPNOTLAR

(1) http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/gungor-uras/1-2-milyar—lik-avrasya-tuneli-2364614/
(2) https://www.cnnturk.com/ekonomi/25-6-milyon-gecis-garantisi-verilmisti-iste-devletin-avrasya-tuneli-icin-odeyecegi-para
(3) Avrasya Tüneli’nde de hedef tutmadı: Devlet işletmeci firmaya 123 milyon lira verecek https://www.birgun.net/haber-detay/avrasya-tuneli-nde-de-hedef-tutmadi-devlet-isletmeci-firmaya-123-milyon-lira-verecek-202226.html
(4) OSMANGAZİ KÖPRÜSÜ YATIRIM BEDELİ https://emlakkulisi.com/guncel/osmangazi-koprusu-yatirim-bedeli
(5) https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201706301029093250-chp-milletvekili-akar-osmangazi-koprusu-zarar-maliyet/
(6) https://m.timeturk.com/yavuz-sultan-selim-koprusu-gecis-ucretleri-belli-oldu/haber-24731
/7) CHP’li Akar tünel ve köprülerden geçen araç sayısını açıkladı http://www.sozcu.com
(8) https://odatv.com/3.-kopruden-buyuk-zarar-2104171200.html
(9) “İSKİ’den Yuvacık Barajı’nın İçyüzü” m.haber7.com
(10) “Alınmayan Gaza 2,99 Milyar Lira Ödendi”, http://www.m.haber7.com
(11) “Yap, İşlet, Zarar Et; Devlet Ödesin” http://www.gazeteport.com

Kaynak: https://kuramsalaktarim.blogspot.com/2018/08/dolar-artiyor-kopru-zararlari-buyuyor.html#more

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑