ATATÜRK, MONTRÖ VE “ULUSAL EGEMENLİK”

Atatürk, “Montrö Boğazlar Sözleşmesi” imzalanmadan bir gün önce 19 Temmuz 1936 günü Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a çektiği telgraf şöyleydi:

“Dr. Aras,

Türkiye Cumhuriyeti Dış Bakanı/Montreux

Kutlarım; Monrö konferansını pek parlak demeyeceğim, akla uygun sonuçlandırabildiğinden dolayı. Ümit ederim ki, dünyanın uygar ve insancıl alemi, bizim Türklük adına aldığımız uysallığı, fedakarlığı taktir edecektir.

Yukarıda vermek istemediğim parlaklığı, bu başarınızı zafer haline getirecek bundan sonraki yüksek sonuçlar almanıza saklıyorum. Türkiye ve Türk milleti, Türk’ün yüksek haklarını dünya devletleri karşısında başarıyla savunabilen ve sonuç alabilen senin gibi yüksek diplomatlarıyla kıvanç duyar.

Bu işte sizinle birlikte çalışan, size büyük zeka ve çabalarıyla yakından yardım eden seçkin arkadaşlarımızın ayrı ayrı ve senin gözlerinden öperim. Bu kutlama iletimi sana yazmamı, sorunla ve seninle çok ilgili olarak meşgul olan Hükumetimizin, bana sizin başarınızı müjdelemelerine borçluyum. Onlara da ayrıca teşekkür ederim.

Kemal Atatürk (i)

***

Atatürk’ün “Kutlarım; Montrö konferansını parlak demeyeceğim makul sonuçlandırabildiğinden dolayı” sözleri, geçen ay, iri puntolarla baş sayfadan manşete taşındı ve Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde Türkiye’nin egemenliğine çeşitli kısıtlamalar getirildiği; Türkiye’nin bu kısıtlamalar karşısında sözleşmeyi geçici ve 20 yıl süreyle sınırlı olarak imzaladığı; Atatürk’ün de bu sözleşme Türk egemenliğini kısıtladığı içindir ki “parlak” demediği vs. gerçeğe aykırı uydurmalar yayılmaya başlandı. (ii)

Bütün bu iddialar gerçeğe aykırıydı, çünkü Türkiye nasıl bir Boğazlar rejimi istediğini ‘Türk Projesi’ olarak 22 Haziran1936 günü başlayan ‘Montrö Boğazlar Konferansı’na sunmuş; bugün birilerinin “mutlak Türk Egemenliğini kısıtlayan maddeler” diye kötülediği maddeler, süre sınırı da içinde olmak üzere, Türkiye’nin Boğazlar Montrö Konferansı’na daha ilk günden sunup basın aracılığıyla tüm dünyaya duyurduğu sözleşme taslağında, diğer adıyla ‘Türk Projesi’nde yer alıyordu. (iii)

Atatürk, Tevfik Rüştü Aras’a, telgrafın ilk paragrafında “Kutlarım; pek parlak demeyeceğim, akla uygun sonuçlandırabildiğinden dolayı”, derken, ikinci paragrafında; “Türkiye ve Türk milleti, Türk’ün yüksek haklarını dünya devletleri karşısında başarıyla savunabilen senin gibi yüksek diplomatlarıyla kıvanç duyar” sözleriyle hem Tevfik Rüştü Aras’ı hem Montrö Boğazalar Sözleşmesini başarılı bularak övmüştür, dahası, Tevfik Rüştü Aras’a çektiği telgraftan üç gün sonra 22n Temmuz 1936’da Ankara Valisi N. Tandoğan’ın çektiği telgrafta: “Muhterem hemşehrilerimin Türk’ün yeni Boğazlar zaferini derin heyecan ve büyük sevinçle kutladığını bildiren telgrafınız teşekkür ve ben duygularınıza iştirak ederim” diyerek Montrö Boğazlar Sözleşmesini zafer olarak tanımlamıştır. (iv)

1 Kasım 1936’da TBMM’yi açış konuşmasında Montrö Sözleşmesi’nde Boğazların tamamen Türk egemenliğinde olduğunu belirten Atatürk söyle diyordu: “Türkiye’nin hakkını teslim etmekte yüksek dostluk ve anlayış gösteren (Montrö) mukavelesi akitleri (bağıtlıları-c.ö) aynı zamanda kritik devam eden arsıulusal (uluslararası-c.ö) durumun bu önemli devresinde, istikrarı için herkesin çalışması icap eden umumi sulh (dünya barışı-c.ö) işine de değerli hizmet etmiş oldular. (Alkışlar)

Tarihte birçok defa münakaşa ve ihtiras vesilesi olmuş olan Boğazlar, artık tamamile Türk hakimiyeti idaresinde, yalnız ticaret ve dostluk münasebetlerinin muvasala yolu haline girmiştir. (Alkışlar) Bundan böyle muharib (savaşan)her hangi bir devletin harb sefinelerinin (savaş gemilerinin-c.ö) Boğazlardan geçmesi memnudur (yasaktır-c.ö). (Bravo sesleri, alkışlar)”

Atatürk’ün Tevfik Rüştü Aras’a telgrafında “Kutlarım; pek parlak demeyeceğim, akla uygun sonuçlandırabildiğinden dolayı” demesinden yola çıkarak Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin mutlak Türk Egemenliğini sınırlayan bir sözleşme olduğu propagandası; gerek Türkiye’nin 26 Haziran 1936 günü dünyaya ilan ettiği Sözleşme Taslağı, gerek Atatürk’ün yukarıda aktardığımız 22 Temmuz 1936 Nevzat Tandoğan’a telgrafı ve gerekse 01 Kasım 1936 TBMM Konuşmasıyla çürümektedir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nde mutlak Türk Egemenliğini sınırlayıcı hiçbir yönü yoktur; Atatürk’ün Tevfik Rüştü Aras’a telgraf çektiği 19 Temmuz 1936 günü itibariyle, eksik olan tek şey İtalya’nın imzasıydı. (v)

Devletler Hukuku’na göre 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin feshi ve yerine 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin konulabilmesi için 1923 Lozan Barış Antlaşması’nı imzalayanların onayı gerekiyordu ve İtalya da onayı gereken Lozan imzacısı devletlerden biriydi. Türkiye 1936 Montrö Boğazlar Konferansı’na Britanya İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Yugoslavya, Rusya ve Bulgaristan’ı çağırdı. Çağırı, 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin feshi için imzaları gereken Lozan imzacısı devletler içeriyordu. 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin feshi için imzaları gereken Lozan imzacısı devletlerden yalnızca İtalya, Türkiye’nin 1936 Montrö Boğazlar Konferansı çağrısını reddetmiş; konferansa katılmamış; 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ni feshine ve Montrö’de yeni bir Boğazlar Sözleşmesi yapılmasına karşı çıkmıştı. 1935’te Habeşistan’ı zehirli gaz kullanarak işgal ve ilhak eden İtalya, Türkiye’nin burnunun dibindeki adaları da silahlandırmaya başlamış ve eğer Türkiye, İtalya’nın işgal, ilhak ve silahlandırmalarını onaylamayacak olursa, İtalya’nın da Montrö Boğazlar Konferansı’na katılmayacağını ilan etmişti. Nitekim, Montrö Boğazlar Konferansı’nın 30 Haziran 1936 günlü oturumunda İngiltere de 1923 Lozan Barış Antlaşması imzacılarının tümünün onay vermedikçe 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin feshedilemeyeceğini, yani İtalya’nın katılımı sağlanmazsa 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin devletler hukukuna aykırı düşeceğini ileri sürerek şöyle diyordu:

“Birleşik Krallık temsilci heyeti, bu sözleşmenin ancak bütün imzacı devletlerce, ya da eski Lozan Sözleşmesi’nin bütün imzacılarınca onaylanmasından sonra yürürlüğe girebileceği kanısındadır. Burada, bir sözleşmenin ancak imzacıların rızasıyla değiştirilebileceğini öngören uluslararası hukuk ilkesi söz konusudur. Türk temsilci heyeti, sözleşmenin, imzacıların çoğunluğunca onaylandığı zaman yürürlüğe girmesini önermiştir; şu var ki B. Ftitzmaurice, bir hukukçu olarak bunun olanaksız olduğunu belirtme zorunluluğunu duymaktadır. Ancak Lozan Sözleşmesi’nin bütün imzacılarının onaylanmasıyladır ki, yeni sözleşmenin yürürlüğe girme olanağı doğabilir.” (vi)

Montrö Boğazlar Konferansı’nda İtalya’nın 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin feshine karşı çıkıp 1936’da Türk projesini reddetmesinden doğan devletler hukuku sorununun aşılabilmesi için yollar aranmış; ve 27. Madde ile İtalya’ya Montrö’ye sonradan katılma olanağı sağlanmıştır. (vii)

20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne katılmayan İtalya, Türkiye’ye sürekli şantaj yapmış, Türkiye İtalya’nın Habeşistan işgal ilhakını tanımadığı sürece , İtalya da Montrö Boğazlar Sözleşmesine katılmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti, İtalya’nın Montrö’ye katılımını sağlamak uğruna Mart 1938’de, İtalya’nın Habeşistan işgal ve ilhakını tanımak zorunda kalmış; İtalya da bunun karşılığında 02 Mayıs 1938’de Montrö Boğazlar Sözleşmesine katılmıştır. (viii)

Atatürk 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesi İmzacılardan İtalya’nın 1936 Montrö Sözleşmesine katılmamış olmasını önemsediği içindir ki, katılımını sağlamak üzere İtalya’ya Habeşistan ödününü vermiştir.

Atatürk, 19 Temmuz 1936’da Tevfik Rüştü Aras’a kutlama telgrafı gönderdiği sırada sıkıntı verici olan; İtalya’nın Montrö Boğazlar Sözleşmesini imzalamayı, onaylamayı reddeden ve kendisinin imzası olmadıkça sözleşmenin uluslararası hukuka uygun olmayacağını ileri  süren tutumuydu ki, bu da İtalya’nın 1938’de sözleşmeye katılmasıyla aşılmıştır.

Atatürk, Tevfik Rüştü Aras’a gönderdiği telgrafta söz ettiği, “Türklük adına aldığımız uysallık, fedakarlık” da şudur: I. Dünya Savaşı’nda yenilen ve 28 Haziran 1919’da imzaladığı Versay Barış Antlaşması’yla Ren bölgesi askerden arındırılan Almanya, 07 Mart 1936 günü, Versay Antlaşmasını çiğneyerek, Ren bölgesine Alman ordusunu sokmuştu. Bunu üzerine Türkiye’nin Almanya’yı örnek alıp 1923 Lozan Boğazlar Sözleşmesiyle askersizleştirilen Türk Boğazlarına Antlaşmayı çiğneyerek Türk ordusunu sokması beklenirken; Türkiye Boğazlara Asker sokacak olsa karşısında engel olabilecek hiçbir güç bulunmadığı halde, silaha değil, uluslararası hukuk yoluna başvurarak dünyayı şaşırttı ve tüm dünyada uluslararası hukuka saygının anıtsal bir örneği olarak övgüyle karşılandı. İşte Atatürk, Tevfik Rüştü Aras’a gönderdiği telgraf metninde “Türklük adına aldığımız uysallık ve fedakarlık” sözleriyle bunu dile getirmiştir.

Atatürk, Tevfik Rüştü Aras’a telgrafında, “bundan sonraki yüksek sonuçlar” derken Hatay’ı kastetmiş olduğunu ilk kez 11 Nisan 2021 günü sosyal medyada açıklamıştım. (x) Dayanağım, Afet İnan’ın 1974-1978 arası banta alınan konuşmalarından birinde Montrö Boğazlar Konferansıyla ilgili anlatısıydı. O günleri şöyle anlatıyordu Afet İnan:

“(…) Şimdi Montrö Konferansı olurken, ben Cenevre’de idim. Gidip geliyorum. İşte imtihanlarım da vardı o sırada. Telefon ediyorlar arada buradan (Türkiye’den – c. ö) Yaver (Atatürk’ün yaveri – c. ö.) dedi ki, ‘Aman! Uğrayın da (Montrö’ye, Tevfik Rüştü Aras’a – c. ö.) öyle gelin’ dedi. 15 Temmuz’dan sonra (1936 yılında – c. ö.) 15 Temmuz’da bitti imtihanlarım. Gittim. Tevfik Rüştü telaşta, birtakım şeyler olmamış filan. Anlattı bana. Ondan sonra (Cenevre’den İstanbul’a yol – c.ö.) iki gün sürüyor. Geldim (İstanbul’a – c. Ö.). Atatürk Florya’da. Bir de baktım işte istasyonda gördüm kendisini (Atatürk’ü – c. ö.). Bindik otomobile, dedim böyle böyle, sıkıntıda dedim Tevfik Rüştü Bey. ‘Bırak o iş bitti’ dedi. Ayın 20 si. (…) Temmuz 20 1936. (Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalandığı gün -c. ö) ‘Bitti o iş’ dedi. ‘Nasıl?’ dedim ‘Tevfik Rüştü Bey bazı meselelerde’ dedim ‘sıkıntıda filan olmamış gibi.’ ‘Yok’ dedi. ‘Oldu’ dedi. ‘O bitti.’ Ben !Oh!.’ dedim ‘şükür’. Sonra dedim ki, ‘Peki’ dedim, bundan sonra bir şey kalmadı değil mi?’ dedim. Hayır. Şimdi’ dedi. ‘İskenderun ve Antakya meselesi var’ dedi. Daha o zaman Hatay ismi yoktu. ‘Ne olacak’ dedim ben birdenbire. ‘Alacağız orasını’ dedi. 20 Temmuz 1936. (Montrö’nün imzalandığı gün – c. ö.) Ondan sora Hatay ismini Eylül’de o senenin (1936 – c. ö.) Eylül’ünde, işte konuşuldu edildi ne diyelim diye. İşte bir Hatay ismi kondu.” (xi)

Atatürk’ün 19 Temmuz 1936’da Tevfik Rüştü Aras’a çektiği telgrafta “(…) parlaklığı bu başarınızı zafer haline getirecek bundan sonraki yüksek neticeler almanıza sakladım (…)” derken, Montrö Boğazlar Sözleşmesini değil, “İskenderuni Antakya” (Hatay) sorununu kastetmiş  olduğu, o telgraftan bir gün sonra 20 Temmuz 1936 günü Afet İnan’a yaptığı bu açıklamadan anlaşılmıştır.

Hatay’ın kurtuluşu konusunda belge ve bulgular, Afet İnan’ın anlatısını doğrulamakta olup, Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandığı sırada Atatürk’ün Tevfik Rüştü Aras’a kutlama telgrafında söz ettiği “bundan sonraki yüksek sonuç” Hatay’dır.

“Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin mutlak Türk egemenliğini sınırladığı” iddiaları gerçeğe aykırı olduğu yukarıda değindiğimiz belge, bilgi ve bulgularla ortada…

Cengiz Özakıncı,

cengizozakıncibd@gmail.com

(i) “Atatürk’ün Milli Dış Politikası (Cumhuriyet Dönemine ait 100 Belge) 1923-1938”, Kültür Bakanlığı y. Ankara 1981, c.2, s. 300

(ii) Aydınlık, 12.04.2021. 01:00 “Atatürk’ün Montrö Değerlendirmesi: Makul ama parlak değil”-“(…)Tartışmalar sonucu ortaya çıkan metinde  Boğazlar Komisyonu ortadan kaldırmakla birlikte , çeşitli kısıtlamalar getirildi. Türk tarafından bu kısıtlamaların, mutlak egemenliğine zarar verdiği görüşü belirdi. Bu nedenle sözleşmenin geçiciliği Türkiye lehine şart koşuldu ve 20 yıl geçerli olmak üzere 20 Temmuz 1936 yılında imzalandı (…)”

(iii) Seha L. Meray-Osman Olcay, “Montreux Boğazlar Sözleşmesi -Tutanaklar, Belgeler”, ASÜBF y. No. 390, Ankara 1976, s. 437-440 ve Ulus, 23.06.1936, s.1-3 “Montrö Konferansı dün açıldı” ve s.6 “Hükumetimizin Montrö Konferansına Teklif Ettiği Boğazlar Rejimi Mukavelename Projesi” (tam metni)

(iv) Cumhuriyet, 22.07.1936- Ankara Valisi ve İl. Yön. Kurul Başkanı Nevzat Tandoğan Montrö Muvaffakiyetinden Ankara halkının duyduğu içten heyecan ve bağlılık hislerine büyüklerimiz nezdinde şu telgrafla tercüman olmuştur.: Atatürk / Cumhur reisi / Bu gece yarısı manevi varlığımızın ebedi aydınlığı altında toplanan Ankara halkı, Türk gücünü ve Türk barışseverliğini dünyaya bir kez daha ve resmen tanıtan ve dünyanın Türkiye için duyduğu sevgi ve saygının belirmesine bir kez daha sebep olan Montrö Konferansının büyük galibine: Savaşta olduğu gibi barış içinde iken de Türk ulusuna şanlı tarihinin en güzel şerefini hazırlayan En Büyüğüme: Boğazların en büyük kahramanına minnet ve şükranını sunmak heyecanı ile coşmaktadır. Halkın bu temiz ve yüksek heyecanının dili olarak sarsılmaz saygı ve bağlılığımızı gözlerimizi dolduran ve göğüslerimizi kabartan minnetimizi yüksek katınıza sunmak bahtiyarlığını hayatımın en aziz fırsatı sayıyor kutsal ellerinizi öpüyorum.”

(v) 12.04.2021 hhttps://twitter.com/cengizozakinci/status/1381631977976176641 “Atatürk’ün Montrö’yü “Pek parlak değil ama makul” diye nitelemesi, Lozan’ı imzalayan tüm devletlerin Montrö’yü imzalaması gerekirken salt İtalya’nın Montrö’ye katılmasının sağlanmamış olmasındandır. (İtalya 2 yıl sonra Montrö’ye katılmış; parlak sonuç 1938’de sağlanmıştır.

(vi) Seha L. Meray-Osman Olcay, “Montreux Boğazlar Sözleşmesi-Tutanaklar, Belgeler”, ASÜBF y. No. 390, Ankara 1976, s.329

(vii) Seha L. Meray-Osman Olcay, “Montreux Boğazlar Sözleşmesi-Tutanaklar, Belgeler”, ASÜBF y. No. 390, Ankara 1976, s.519

(viii) Cumhuriyet, 04.05.1938

(ix) Cumhuriyet, 06.05.1938

(x) 11.04.2021 hhttps://twitter.com/cengizozakinci/status/1381267881921540097 ”1936’da Dışişlerini ilgilendiren ve Atatürk’ün zaferle sonuçlandırmayı amaçladığı bir diğer uluslararası sorun Hatay idi. Nitekim Montrö’den 2,5 ay sonra Fransa’ya nota verilerek Hatay’ın bağımsızlığı için girişimlere başlanmıştır.”

(xi) Arı İnan, “Tarihe tanıklık edenler”, Çağdaş y. 1997, s.100

Kaynak: “Bütün Dünya”, Sayı 2021/07

Ayrıca karşılaştırmak için bakınız:

  1. Cengiz Özakıncı, “Parlak değil ama makul”: https://youtu.be/W7kPLZjR6ZY
  2. Doğu Perinçek, “Makul ama parlak değil”: https://youtu.be/sxIoKpr-poc
  3. Mehmet Ali Güler, “Cengiz Özakıncı’ya yanıt” URL: https://wp.me/p1tiVW-1uf

WordPress.com'da ücretsiz bir web sitesi ya da blog oluşturun.

Yukarı ↑