BEN KEMAL ATATÜRK, SÖYLÜYORUM Kİ,

fransaya tehdit

“Ben bir millet mevcudiyetini kurtarmak için işe başlarken (…) bütün kuvvetimi ve kudretimi, yalnız bu imparatorluk içindeki Türk olan unsura hasretmek mecburiyetinde kaldım. Ancak ben bu işi yaparken çok emindim ki, asırlardan beri beraber yaşamış, dindaşlık yapmış insanlar ayrılmazlar. Yalnız imparatorluğun yarattığı birtakım yanlış anlamaların unutulabilmesi ve nihayet beraber yaşamış bu insanların birbirlerini anlayabilmesi belli bir zaman geçmesi lazımdı.

Türkiye Cumhuriyeti gayet açık konuşmak mecburiyetindedir. Ben söylüyorum ki; İslam alemi ve Suriye milleti ve devleti tamamıyla ve katiyen bağımsız olmalıdır! Bunu burada söylediğim gibi, Fransızların ve bütün dünyanın önünde tekrar etmek benim için şeref ve zevktir.

Fransızlar bu hususta bir takım hayali ve kaprisli yollara saparlarsa, korkarım ki netice aleyhlerinde olur. (…) Ben Kemal Atatürk, söylüyorum ki, Türkiye Cumhuriyeti Fransa’ya bütün bu düşüncelerinin makus olacağını gösterecektir. Bu cevap yerinde maddi, yerinde manevi olacaktır. (…) FRANSIZLAR AKILLARINI BAŞLARINA ALSINLAR! Benim için diplomasi meçhuldür., Benim için realite vardır. Bu olacak mı? Olmayacak mı? Benim makul olarak söylediğim şey olmalıdır. Çünkü ben makul olmayan bir şeyi hayatımda asla düşünmedim. (…)

Hatay’ı bıraktım, bırakmayabilirdim. Fakat bıraktım. İki şey için bıraktım: Bunu açıkça söyleyeyim. Bir kere Suriye mevcudiyetini az çok kuvvetli bir hale koymak için. İkincisi; bir gün Türkiye ve Suriye birbirlerini anlayacaktır. Bir gün makus hareketler ortadan kalkacaktır. Biz Suriyelilerle kolaylıkla anlaşırız diye bakarım.

Belki aynı ırktanız. Tabi ben bu nokta üzerinde durmayacağım. Fakat batıdan bir millet gelecek, bunu tayin edecek. Bu benim hoşuma gitmiyor.(…) Bu işte onları hakem tayin etmeyeceğim. (…) Fransızlar bir şey yapamazlar, enerjinizi kullanmak şartıyla. Ben bunu somut olarak söylüyorum ve icabında da fiilen gösterecek vaziyetteyim. Fransızlar eğer şüphe ediyorlarsa bunu tecrübe edebilirler. Yapamam. Hepimiz Müslüman’ız. YEMİN EDERİM Kİ, NAMUSUM ÜZERİNE SÖYLERİM Kİ, BIRAKMAM! Kendileri bilirler. Fakat daima Türkiye Cumhuriyetinin arzu ettiği şey Suriye’nin bağımsız bir İslam devleti olmasıdır. İsterlerse Suriyeliler bizimle dost olurlar veyahut olmazlar. Bu onların bileceği bir şeydir. Fakat herhalde bağımsız bir Suriye İslam Devleti kurulmalıdır. Fakat Fransızlar bunu istemiyorlardır. Suriye’yi kıskıvrak ellerine almak istiyorlar. (…) Eğer Suriyeliler isterlerse ben b unu (Suriye’nin bağımsızlığı) yapacağım. Franssızler, Suriye’yi adam yapmak istiyorlarmış. Fakat evvela kendileri adam olsunlar! Suriyeliler zeki, modern ve nazik insanlardır. Fransızların terbiyesine ihtiyaçları yoktur. Suriyeliler böyle düşünmelidirler. Ben Suriye’yi bilirim. Gençliğimde Şam’da bulundum. Sürgün olarak, Abdulhamit zamanında. Suriye’nin daha bir çok şehirlerinde yaşadım. Daha sonra da kumandan olarak da bulundum. Bütün kabahat Osmanlı İmparatorluğu’ndadır. Balkan Harbi sonunda Gelibolu’da idim. Ben Talat Paşa’ya teklif ettim. Suriye’ye, Irak’a bağımsızlık veriniz dedim. Talat Paşa, ‘ Bunu başkasına söyleme, seni asarlar’ dedi. Fakat yapılacak şey bu idi. Eğer yapılsa idi, bugün Türkiye, Suriye ve Irak, ki zaten kardeştirler, daha samimi kardeş olacaklardı; BAĞIMSIZ SURİYE, IRAK, TÜRKİYE! 

(…) Fransızlarla, İngilizlerle, herkesle dost olalım, fakat benliğimizi kaybetmeyelim. Onlar da artık bizim varlığımızı, kıymetimizi anlasınlar, Bağımsızlığa hürmet etsinler. Onlar bizi köle olarak kabul ederlerse, bundan Sayın Suriye Başvekili elbette memnun olmaz. Emir altında olamayız. Bunu Suriyeliler anlayacaklardır, anlamazlarsa hiç olurlar. (…) Suriye Devleti, millet, başvekili vardır. (Ama) ben çok hassasım. (…) Bir Fransız generali gelsin bütün bir millete hükmetsin! Suriyeler henüz olgun değillermiş. Fransızlar acaba ne zaman olgun olmuşlardır? Suriyeliler muhtemelen medeni iken acaba Fransızlar ne vaziyette idi? Daha bir çok meselelerimiz vardır. Fakat ve maalsef bunların ortaya konulması için kuvvet lazımdır. Suriyelilerin ellerini, kollarını bağlamışlar. ÇÖZÜN OLARI, KOPARINIZ O BAĞLARI! Biz Türkler, sizi seven dostlarınız. Tabi bu meseleleri diplomatik yollarla takip edeceğiz. Fakat onlar bize galebe çalamazlar! Hatay nedir? Küçük bir şey! Ben size onu bize verin demiyorum. BU MESELE BENİM İÇİN NAMUS MESELESİDİR! Bunun için en büyük tehlikeyi bile göze aldım. Mesele, Suriye ile aramızda kalınca binbir dostluk yolları ile uyuşuruz. Hatta Suriye Başvekili ile benim aramda kalsa daha çabuk olur. Bunu yapacağım. Fransızlara veremem. Açık söylüyorum. Eğer Ekselans, yarın Suriye’ye ve Şam’a dönerlerse lütfen benim bütün Suriyelilere ve bütün dostlarımıza söylesinler ve açık olarak desinler ki; Ben ve hükümetim sizin tam bağımsızlığınızı istiyoruz. Eğer Fransızlar engel olursa, Fransızlara söyleyecek sözlerimiz vardır. Ona da kefilim. Suriyelilerin ordusu yoktur, fakat bizim ordumuz kâfidir. Söz veriyorum: İCAP EDERSE GİRERİM VE SONRA YİNE ÇIKARIM! Temenni ederim ki, buna mecbur kalmayalım. KATİYEN BIRAKMAM! (Fransızlar) Suriye’yi terk etmek istemiyorlar. Fakat terk edeceklerdir. Bir kere tutununuz, ordu yapınız. Korkmayınız, bir şey yapamazlar. Kuvvet kullanmaz iseniz her şey yaparlar.”

Gazi Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK

Suriye Başbakanı Cemil Mardam ile yaptığı görüşme. 21 Aralık 1937

Kaynak: Sinan Meydan, Yalanlara, Çarpıtmalara, İftiralara PANZEHİR, İnkilap Yay. 2. Bas. S.325-327.

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑