AVRUPA BİRLİĞİ ( AB )

AB igfal

Anayasası 1 Aralık 2009 tarihinde 27 üyesinin tümü tarafından onaylanmış bulunan Avrupa Birliği (AB), artık resmen bir devlet yapısına sahip olmuştur.

AB Devletinin artık bir Devlet Başkanı, 751 sandalyeli bir parlamentosu, Başbakanı ve 26 Bakanlı bir Hükümeti, yargı organları, parası (Avro) , Merkez Bankası, Polis Teşkilatı (Avropol), Pasaportu, Bayrağı, Marşı, 492 Milyon nüfusu, 4.324.782 metre karelik toprağı, Sınırları ve Anayasası bulunmaktadır.

AB Devleti, yabancı ülkelere elçiler atamaya başlamıştır. 11.08.2010 tarihinde Joao Vale De Almadia, Washington’da Avrupa Birliğinin ABD deki ilk resmi elçisi olarak kabul edilmiştir.

AB ne girmek demek, Ulusal Egemenliği, AB Devletine teslim etmek demektir.

Başta AKP Hükümeti olmak üzere, tüm AB yanlıları, kayıtsız şartsız, Türk Milletine ait olan egemenliği, Hıristiyan AB ye teslim etmek istemektedirler! Ancak bu gerçeği, açık ve net söylemekten çekinmişlerdir.

Mandacı medyanın da yoğun desteğiyle, halkımızın gözünü, türlü yalanlarla, masallarla boyayarak, bu hain gerçeği saklamaya çalıştılar ve bunda bu güne kadar başarılı oldular.

AB ye girmekle Ulusal Egemenliğin elden çıkacağını, AB’nin vesayeti altına girileceğini, tümü Avrupa’dan olanlarca, tartışılmaz olan bu gerçeği, birkaç alıntı yaparak takdirlerinize sunuyorum.

AB’nin yapısını oluşturan anlaşmalardan biri olan “Amsterdam Anlaşmasında” şu ifadeler yer almaktadır:

“.. bringing about the legal termination of independence, soveignty and right to self-goverment for all times..”

Türkçesi;

“… bağımsızlığın, egemenliğin ve kendi kendini yönetme hakkının yasal olarak ortadan kalkmasını sağlayacak..”

İngiliz yazar Ashley Mote, Amsterdam Anlaşması hakkında şunları yazdı:

“İngiliz Parlamentosu, 17 Aralık 1997 günü saat 23.25 te “Amsterdam Anlaşmasını” onayladı. İşte o anda, Britanya’nın Ulusal Egemenliği yasal ve görünüm olarak elden çıktı”

İngiltere’nin Lordlar Meclisinde Swindon kenti temsilcisi olarak bulunan Lord Stoddart, Tony Blair ve Hükümetini ‘Kurumsal Yalancılar’  ve ‘İngiltere’nin Bağımsızlığına İhanet’ olarak tanımlayarak şunları söylemiştir:

“Bu hükümet, bir yalancılar kurumu olduğunu tekrar tekrar kanıtlamıştır. Yapılanların bir ‘düzenleme’ olduğuna inanmamızı istiyorlar, oysa gerçekte yapılanlar, bizim AB ile ilişkilerimizde tam bir yön değişimidir. AB Anayasasının imzalanmasıyla, AB artık bir yasal tüzel kişiliğe sahip olmaktır…

Halkımız şunu anlamalıdır ki; AB Anayasasını imzalamakla Başbakan Tony Blair, İngiltere’nin kendi kendini yönetme hakkını Brüksel’e teslim etmiştir. Elindeki kalemin, bir darbesiyle, bin yıllık tarihimiz yok olup gitmiştir. Demokrasi mirasımız tümüyle elden çıkmıştır. Üst üste yapılan kamuoyu yoklamaları İngiliz halkının AB yasasını asla istemediğini ortaya koyduğu halde,’Halkın Hükümeti olacağız’ diyerek iktidara gelen Başbakan Tony Blair, şimdi halkın isteklerini hiçe sayarak, bu belgeyi Roma’da imzalamıştır!..”

AB’ye girmekle Ulusal Egemenliğinin, en açık, en net, en çarpıcı ve en dürüst açıklama, Çek Cumhuriyeti Devlet Başkanı Vaclav Klaus yapmıştır.

Çek Cumhuriyetinin AB üyeliği 1 Mayıs 2004 tarihinde kesinleşecekti. 21 Nisan 2004 günü televizyona çıktı ve halkına şu tarihi açıklamayı yaptı:

“Herkesin bildiği gibi, birkaç gün içinde, devletimizin bağımsız ve egemen varlığı sona erecektir!”

22 Mayıs 2010 tarihinde TOB Genel Kurulunda konuşan R.Tayyip Erdoğan şöyle diyordu:

“Hâkimiyet-i Milli’ye karşı çıkmak irticadır. Yani Milli Egemenliğe karşı çıkmak irticadır. İrticanın tarifini kimse başka yerde aramasın, işin aslı budur.”

Atatürk’ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ sözüne gönderme yapan Erdoğan, elbette doğru söylüyordu, ama diğer taraftan, Milli Egemenliğimize karşı çıkmakla yetinmeyip, onu tümden Hıristiyan Avrupa Birliği Devletine teslim etmeyi istemekle, irticanın birinci derecede sözcülüğünü ve savunuculuğunu yapmıyor muydu?

31 Temmuz 2010 tarihinde Hatay’da yaptığı konuşmada, 12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak Anayasa Halk Oylamasında ‘Hayır’ oyu kullanacakları ise şöyle tanımlıyordu:

“Bu Anayasa değişikliğine, vesayet düzeninin devamından medet uman şebekeler karşı çıkıyor!”

Sormak lazım R.Tayyip Erdoğan’a;

  • Türk halkını vesayet altına sokmak isteyenler AB mandacılar ise, Siz ve Hükümetiniz bu mandacıların başını çekmiyor musunuz?
  • Siz ve Hükümetiniz, tüm AB Mandacıları ve ABD-AB-Soros’tan beslenen çıkarcı şebekeler, Ulusal Egemenliğimizi Hıristiyan AB’ye teslim edip, AB’nin vesayeti altına girmeyi planlamıyor musunuz?

Gerçekleri halkımızdan saklayarak, 12 Eylül’de ‘Evet’ oyu isteyen R. Tayyip Erdoğan’a rağmen;

Hıristiyan AB Vesayeti altına girmeyi reddeden, Egemenlik kayıtsız şartsız Türk milletinindir diyen, onurlu ve şerefli vatandaşlarımız, 12 Eylül 2010 Pazar günü yapılan halk oylamasında ‘Hayır’ oyu kullandılar!

  1. Tayyip Erdoğan, 5 Ağustos 2010 tarihinde Aydın’da halka şöyle sesleniyordu;

“Anayasa değişikliği ile fişlemeler son bulacak, bundan sonra benim vatandaşımın özel hayatı, aile hayatı, kendi kişisel verileri koruma altına alınacak, kişi kendi hakkında tutulmuş kişisel verilere istediği gibi ulaşacak, bunların düzeltilmesini isteyecek. Bundan sonra bu içki içiyor, bu Alevi, bu namaz kılıyor gibi yaftalarla kimsenin hayatı karartılmayacak, hukuk artık, kimsenin arka bahçesi olmayacak”

Oysa gerçekler başka;

  • Avrupalı uzman hukukçular ve siyasetçiler; Avrupa Birliğinin polis teşkilatı Avropol’u, Amerika’nın FBI ile eşdeğer, eski Sovyetler Birliği’nin gizli istihbarat teşkilatı KGB’den daha tehlikeli görmektedir.
  • Avropol, AB üyesi tüm ülkelerdeki vatandaşların telefonlarını dinlemekte, bilgisayarlarına girerek tüm iletişimleri izleyebilmekte, elde ettiği bilgileri dosyalayıp saklayabilmektedir. Ve Avropol, tüm bunları hiçbir makamdan izin almadan yapabilmektedir.
  • Günümüz de Avropol, tüm AB vatandaşları ile ilgili ekonomik, siyasi ve toplumsal bilgileri, hatta cinsel hayatları da dâhil en özel bilgileri kolayca elde edip dosyalayabilmektedir.

Nitekim 1995 yılında İngiltere’de 5 milyon İngiliz vatandaşının DNA bilgileri toplanıp depolanmıştı. İşte bu özel bilgiler, İngiltere’nin ulusal yasaları hiçe sayılarak, Avropol’ün erişimine sunulmuştur. Fişleme AB’de sıradan bir hale gelmiş ve artık Avropol, istediği kişinin hayatını karartabilecek, istediği kişinin geleceği ile oynayabilecektir!

Erdoğan, 6 Ağustos 2010 günü Eskişehir’de halka yaptığı konuşmada, Anayasa Paketi ile ilgili şunları söylüyordu;

“Gelecekte bundan daha önemli değişikliklere geleceğiz, bunlar bir anahtardır!”

Erdoğan, Türkiye’nin AB vesayeti altına girmesine, bölünüp parçalanmasına neden olacak bir dizi yasayı, ‘uyum yasaları’ adı altında Meclisten geçireceğinin haberini vermekteydi.

27 Şubat 2010 tarihinde muhalefete cevap verirken söyle diyordu;

“Yapılanlar ileri demokrasinin ayak sesleridir, yaşananlar standartları yüksek bir demokrasinin işaretidir, millet egemenliğinin güç kazanmasıdır, vicdanların rahatlanmasıdır.”

Oysa gerçekler bambaşka;

  • Avrupa Birliği Faşist bir devlettir.
  • Çok sayıda Avrupalı hukukçu, bilim adamı ve siyasetçi, AB’nin polis teşkilatı Avropol’u, “Gestapo’ya” benzetmektedir. Gestapo, Nazi Almanya’nın acımasız faşist kurumuydu.
  • Bu nedenle, AB yolunda tartaklanan Türkiye’de yaşananlar, standartları yüksek demokrasinin değil, faşizmin ayak sesleridir!
  • AB’ne uyum sağlayacak her yasa çıkışında, milletin egemenliği güçsüzleşmekte, vesayetin koşulları, adım adım oluşmaktadır.

“Evet” oyu isteyen R.Tayyip Erdoğan, 25 Temmuz 2010 günü Malatya’da muhalefete meydan okuyordu;

Dürüst ol be, doğru ol be! Dürüst siyaset yapacaksın! Doğru ol be, yalan söyleme!

Şimdi Erdoğan’a demek lazım;

“Türkiye Büyük Millet Meclisinde, büyük Türk Milleti önünde, namusun ve şerefin üzerine ettiğin yemine, ya bağlı kal ve AB ile müzakereleri hemen kes, ya da Çek Cumhuriyeti eski Devlet Başkanı gibi dürüst ol, televizyona çık ve halkımıza, Bağımsızlığımız ve Ulusal Egemenliğimizi Hristiyan Avrupa Birliği Devletine devredeceğini açıkça söyle.

Dürüst ol halkımıza doğruyu söyle!

Vaclav  Klaus’u örnek al ve halkımıza gerçekleri söyle!

Dürüst siyaset yap be, yalan söyleme!

Kaynak: Yılmaz Dikbaş, İğfal (Avrupa Birliğinin İğfal ettikleri), AsyaŞafak Yay. 2 Basım Ocak 2012

 

 

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑