“ŞALCI BACI”

şalcı bacı

BİR YALANIN ANATOMİSİ…

YIL 1926… Yer Erzurum… Şehirde gizli bir heyecan var… Bir kadın asılacak… Osmanlılar zamanında kadınlar idam edilmezmiş… Bir meydana bir sehpa kurulmuş…
Jandarmalar kadını götürüyorlar… Kadın çarşaflı… O tarihte Anadolu’da bütün Müslüman kadınlar çarşaflıydı… Kadının suçu ne? Yeni çıkartılan Şapka Kanunu’nu tenkit etmiş…

Kadın bohçacılık yapan ve “Şalcı Bacı” adıyla tanınan bir vatandaş.İdam edilmeye götürülürken Erzurum ağzıyla “Kadın şapka giye ki asıla…” diye söyleniyor. Kadın söyleniyor, kadın sürükleniyor, kadın asılacak…

Jandarmalar ite kaka kadını sehpanın yanına götürüyor. Kara yüzlü cellat orada… Kadının boynuna yağlı ilmeği geçiriyor, ayaklarının altındaki sandalyeyi çekiyor. Kadının vücudu titriyor, sallanıyor… Şalcı Bacının gırtlağından ölüm hırıltıları çıkıyor. Acaba o son dakika ve saniyelerinde Kelime-i Şahadet getirebildi mi? İnşallah getirmiştir. Cellat kadının bacaklarından hızla çekiyor, boyun kemiğini kırıyor. Kadın ölüyor. Cesedi sehpada sabah rüzgarı ile sallanıyor. Titrek bir ezan sesi duyuluyor…

Bu kadının idam hükmünü Çetin Altan’ın dedesi Tatar Hasan Paşa vermiştir. Altan bu konuda şu satırları yazmıştır:

“Dedem Hasan Paşa çok sert bir askerdi. İsmet Paşa topçu okulunda öğrenci iken, Hasan Paşa okul müdürüydü. Sonrası ünlü komutanlar olan o dönemin öğrencileri, anlatıp dururlar Hasan Paşa’nın sertliğini. Bir şapka isyanını bastırmakla görevlendirildiği bir kentte, hızını alamayıp bir de kadın asmıştı. Sanırsam siyasal suçtan ilk asılan kadın odur tarihimizde. Kadın sehpaya çıkmadan önce “Ben bir hatun kişiyim. Şapka ile ne derdim ola ki” demiş galiba. Ben o tarihte henüz doğmamışım. Çok ama çok sonradan öğrendim bunları. Ve inanın ince sızı gibi tatsız bir burukluk kaldı içimde.”

Gazeteci Nimet Arzık, bu olayı duyduğunda bir hikaye yazmış (gerçek hikaye) ve başlığını “Şalcı Bacı Asılmaya Gidiyordu” koymuştur.

Şalcı Bacının asıldığı gün bütün Erzurum ağlamıştı. O dehşet günlerinde açıktan, herkesin önünde hıçkıra hıçkıra ağlamak suçtu. Rejime ve inkılaplara karşı gelmek demekti. Erzurumlular kıyıya kenara çekilmişler ve sessiz sedasız ağlamışlardı. Şalcı Bacı şehit olmuştu. Şalcı Bacıyı şehit etmişlerdi.

Şapka yüzünden asılan, şehit edilen Müslüman sadece o mazlum kadın değildi. Ülkenin nice yerinde idamlar sergilenmişti. Ulemadan İskilipli Âtıf Efendi, Babaeski müftüsü ve daha binlerce kişi…

Şalcı Bacı Şapka Kanunu’na muhalefetten asılmıştı. O zavallı bir bohçacı kadındı. Sırtında bohçası, bohçasının içinde kumaşlar, havlular, başörtüleri; evden eve dolaşır, bir iki parça mal satarak ekmek parası çıkartırdı. Kocası var mıydı, çocukları var mıydı? Bilmiyorum. Mutlaka kendisini sevenler, ona acıyanlar vardı. Çok ağladılar ama gözyaşları ölüleri diriltmiyordu.

Şalcı Bacıyı astılar, sehpada sallanan cesedini bir iki gün, halkı korkutmak, dehşete düşürmek için teşhir ettiler, sonra kaldırıp bir çukura gömdüler.Acaba cenazesi yıkandı, kefenlendi mi, namazı kılındı mı, kendisine rahmet okundu mu?

Şapka Kanunu’na muhalefet eden bir asiye rahmet dilemek de o devirde büyük suçtu.

Âtıf Efendinin mezarı belli mi?

Şalcı Bacının ahı ne oldu? Yerde kaldı, yerde kaldı. Bu ülkenin Müslümanları Şalcı Bacının hakkını aramadılar.

Demokrasi geldi, az çok fikir hürriyeti var ama Şalcı Bacının hiç olmazsa hatırasını temize çıkartacak bir girişim olmadı.

Rant olsaydı bu işte, Şalcı Bacı aklanırdı ama rant yoktu. Rant olmayınca bir kısım İslamcılar harekete geçmezler, küçük parmaklarını bile kıpırdatmazlardı.

Şalcı Bacı, Şalcı Bacı… Asıl ismi neydi acaba? Ardından bir Fatiha üç İhlas okuyan kaç kişi çıktı. Yasin okuyan oldu mu acaba?

Aradan seksen seneden fazla zaman geçti, acaba şehit Şalcı Bacı için gıyabında cenaze namazı kılmak caiz olur mu?

Ah Şalcı Bacı… Bir Müslüman olarak, senden utanıyorum…

Bir tek Şalcı Bacının ahı bile bu memleketi uğursuzluk karanlıklarında bocalatmaya yeter de artar. Başka nice ahlar vahlar var.

Şalcı Bacı’ya, öteki mazlum şehitlere, zindanlarda çürüyenlere, sürgünlerde sefalet çekenlere, ezilenlere rahmet okuyorum.

Zalimlere lânet lânet lânet.

Gafil ve vefasız Müslümanlara ne desem bilmem ki…

En iyisi bir kenara çekilip ağlamak.

(İnternetten / Şalcı Bacı Şapka İdam / kelimeleriyle ararsanız tafsilatlı bilgi edinebilirsiniz.) (1)

Mehmet Şevke Eygi
Mehmet Şevket Eygi

Mehmet Şevket Eygi’ye ilham kaynağı bu İnternet gerçeği haline gelen “Şalcı Bacı” yalanı nerden gelmiştir?

Bu yalan Cihan Aktaş’ın 1991 de yayımlanan “Tazminattan 12 Mart’ Kılık-Kıyafet ve İktidar” adlı sözüm ona “bilimsel araştırma” kitabında yer almıştır.

Cihan Aktaş, “Şalcı Bacı” konusuyla nasıl karşılaştığını 8 Ocak 2010 tarihli “Bir Alim, Bir Bohçacı ve İdam” başlıklı yazısında şöyle anlatmıştır:

“1987-88 yıllarında Tanzimat’tan Günümüze Kılık Kıyafet ve İktidar isimli kitabım için Beyazıt Kütüphanesinde araştırmalar yapmaya başladığımda, bir yerde konu İstiklal Mahkemeleri’ne geldi dayandı ve orada da karşıma dönemsel şiddetin rüzgarının darağacına sürüklediği iki isim çıktı: İskilipli Atıf Efendi ve Şalcı Bacı. Bu iki isim, biri ulemadan ünlü bir kişi, diğeri ise Erzurum çevresinde bohçacılık yaparak hayatını kazanan Şalcı Bacı, arka arkaya çıkartılan devrimlerin kabulü yönünde psikolojik bir ortam hazırlanmasının kurbanı olmuşlardır. Öyle ki ahlarını işitmek hala mümkün, yazılı tarihin sunduğu kısıtlı satırların aralarında.

İlki, bütün ömrünü ilim yoluna adamış ve ölüme de ilmiyle bütünleşen bir sebatla giden 1876 doğumlu bir alim, ikincisi idamına götüren suçu nasıl işlediğine dair yeterince bilgiye sahip olamadığımız, ekmeğini, kapı kapı dolaşarak çarşaf, havlu, yatak örtüsü, puşu, şal satışıyla kazanan bir Anadolu kadını. Bir medeniyetin birikimini taşıyan ilmi hükümsüz kılınmak istenen alimle, geçimini şal satışına bağlamış kadın, aynı gerekçeyle idam sehpasına çekiliyorlar: Şapka Kanunu’na muhalefeti etkilemek.

Atıf Efendi Şapka Kanunu çıkmadan önce başörtüsü konulu bir risale yazıyor ve bu risale İstanbul Maarif Müdürlüğüyle Matbuat Umum Müdürlüğü’nün resmi neşir müsaadesinin ardından, 1924’te basılıyor. Şalcı Bacı ise, isminin gösterdiği gibi bohçası içinde herhalde şal, yani bir tür baş örtüsü de bulunduruyor. Bohçasıyla girdiği evlerde, avlularda şallarını sergilerken Şapka Kanunu hakkında ileri geri laflar etmiş olabilir mi, emin olamıyoruz.

Şalcı Bacının idamını, Nimet Arzık’ın bir kitabında okudum önce. Arzık bu hadiseyi duyduğunda çok etkilendiğini ve “Şalcı Bacı Asılmaya Gidiyordu” başlığını taşıyan bir hikaye yazdığını anlatır.  Şapka Kanunu’na muhalefet suçuyla jandarmalar tarafından ite kaka götürülen kadıncağızın hali, yol üzerinde bu duruma tanık olan “donuklaşmış insanların içlerini kabartmıştır”.

Giresun havalisindeki Şapka Kanunu’na muhalefet iddiasıyla suçlanan tutukluların yargılanmasının ardından 22 Aralık 1925’te Karadeniz Vapuruyla İstanbul’a gelen İstiklal Mahkemesi, İskilipli Atıf Efendi ve yanı sıra ulemadan 27 kişiyi (25 Kasım 1925’te çıkartılmış olan) Şapka Kanunu’na karşı gelenler üzerinde etkili oldukları gibi bir gerekçeyle tutukluyor ve yargılamaları başlatıyor. Savcı Necip Ali’nin Şapka Kanunu çıkarılmadan bir yılı aşkın bir süre önce yazdığı “Frenk mukallitliği ve Şapka” isimli risale nedeniyle üç seneden az olmamak üzere hapis ve küreğe koşulmasını talep etmesine karşılık, Atıf Efendi  4 Şubat 1926 tarihinde ‘şapka kanununa muhalefet’ gibi bir suçlamayla idam ediliyor ve Mamak Mezarlığındaki “kimsesizler” bölümüne defnediliyor. 1954’te bu mezarlıktaki kabirler Asri Mezarlıkta taşınırken, onun korkudan kimsenin sahip çıkmadığı kabri bulunduğu yerde kalıyor. .

Atıf Efendinin mezarı, idamına tanık olan bir zabıt katibinin oğluna vasiyetinin ışığında, yedi yıllık bir araştırmadan sonra yenilerde tespit edilebildi. Adaletin rafa kaldırıldığı mahkemelerin açacağı mezar, ya topludur ya da kayıp.

İstiklal Mahkemesi istatistiklerine göre, Şapka Kanununun yürürlüğe sokulduğu iki buçuk ay içinde tam 57 kişi idam edilmiş, yüzlerce kişi de çeşitli hapis cezalarına çarptırılmışlardır. Darağacı yolunda şaşkınlık içinde, “Kadın şapka giye ki asıla!” diye soran bir bohçacının idamının, kadınlara şapka giyme yolunun hazırlanmasında fayda sağladığından söz edenler olur. Erzurum’da Vali ve Kumandan Paşa biraraya gelmiş, Şapka Kanunu’nun muhayyelelere dehşet salmak suretiyle kabulü için bir kadını asma gibi bir karara varmışlardır. Asılacak kadın, iki metre boyuyla, “izli” yüzüyle, yılan yılan incelmiş örgüleriyle, siyah puşusuyla ve bütün sabır felsefesiyle, Şalcı Bacı’dır.  Ağzı laf yapan, bazen “bir kitaplık” laf eden bohçacı kadın, bir ihbarın kurbanı olmuştur.”(2)

İskilipli Atıf, yazdığı “Frenk Mukallitliği ve Şapka” risalesi dolayısıyla “Giresun İstiklal Mahkemesinde” yargılanıp beraat etmiştir.

Ancak 25 Şubat 1925 te Meclis tarafından onaylanan kanun maddesine göre Ankara İstiklal Mahkemesinde :

1- Yayın yaparak “Dini ve Dinin Kutsal Kavramlarını Siyasete Alet Edenler Hakkındaki Kanuna” muhalefet nedeniyle,

2- Kurtuluş Savaşı yıllarında Teali İslam Cemiyeti Başkanlığı döneminde bu Cemiyetin hazırlanıp Yunan uçaklarından attırdığı Kurtuluş Savaşı karşıtı beyannameler nedeniyle vatan hainliğinden idama mahkum edilmiştir.

Resmi kayıtlarda Şapka Kanununa muhalefet suçundan toplam 27 kişinin idam edildiği görülmektedir.Bunların arasında tek bir kadın yoktur. Bu 27 kişi de şapka takmadığı için değil, şapka kanununu bahane ederek, dini kullanarak halkı devlete, yeni rejime karşı kışkırtıp “isyan” çıkarmak ve vatana ihanet niteliğindeki başka suçlardan dolayı idam edilmiştir.

cihan aktaş
Cihan Aktaş

Cihan Aktaş’ın “Şalcı Bacı” kaynakları:

1.Gazeteci Nimet Arzık’ın “Şalcı Bacı Asılmağa Gidiyordu” adlı hikayesi… Cihan Aktaş, kitabının 180. sayfasında 333. nolu dipnotta Nimet Arzık’ın “Çetin Altan’dan Demirele Eş Kişiler Zinciri” adlı 1969 basımı kitabını” kaynak göstermiştir.

2. Çetin Altan’nın dedesi Kumandan Tatar Hasan Paşa hakkındaki bir duyumu… Cihan Aktaş, kitabının 181. sayfasında 335 nolu dipnotta Çetin Altan’ın “Kahrolsun Komünizm Diye Diye” adlı 1976 basımı kitabı kaynak göstermiştir.

Evet, hepsi bu!.. (3)

Hiçbir bilgi ve belgeye dayanmayan biri hikaye ve biri duyum olan kaynaklar ile adına “bilimsel araştırma” dediği kitabındaki” Şalcı Bacı”yalanını, en tanınmış usta romancıların bile aklına gelmeyecek duygu yüklü, okuyanı gözyaşlarına boğacak, yürek burkan ve insanı derinden yaralayan trajediye çevirdiler.

Bu yalan kurgu, İnternet’te çığ gibi büyüyerek, okuyan masum ve yoksul halkı, Cumhuriyet ve Atatürk düşmanı yaptılar.

Bu halk, ister istemez; “Bu Cumhuriyeti kuranlar, şapka devrimine muhalefet eden erkekleri asmışlar, yetmemiş bir de Erzurum’da masum bir bohçacı kadını asmışlar! Batsın böyle devrim batsın böyle Cumhuriyet!” demişlerdir.

“Yalan ne kadar büyük olursa, inananı da o kadar çok olur”

Joseph Goebbels,

Adolf Hitler’in Propaganda Bakanı

Kaynakça:

(1) Mehmet Şevke Eygi, Gazeteci-Yazar, Milli gazete,19 Aralık 2008

(2) http://www.dunyabulteni.net/yazar/array/12312/bir-alim-bir-bohcaci-ve-idam

(3) Sinan Meydan. Panzehir, İnkilap Yay. 2015 s.129,130-138,139

 

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑